Bir Öpüşün Dudağında Buluşmak
Uzak bir gündüzden gelirseniz
şu kapının ardında bulun beni, eşikle sofa, güneşle mermer, aşkla ölüm el ele oynarken taşlıkta. Alın kılıcınızı vurun boynunu perdelerin arkasında sevişen bulutların. Minder bir yokuştur tırmandığımız, kilim saçları örülen kız çocuğu, kırık bir duvar saatidir maşrapa, sandalye ölüme bırakılmış bir gemi sonsuzda. Satın savın hepsini, küflenmiş somunumu köpeklere doğrayın kahve falına havlayan, bir taş su için bahçeyi akıtan tulumbasından kiraz ağacının. Uzak yazlardan gelirseniz evde yokum, çarşıda olabilir ya da kahvede. Benim işim unutmak, sizi unutmak, boynuma dolayıp kesik kollarınızı başınızın sedirinde uyumak. Bakın şu elmalara tekmil çürük, sokaklar limon çekirdeği gibi ve evler dişsiz bir kedinin ağzında. Sizin gözleriniz akrep gibi kabuklu. Sizin avucunuzda bir sofa var, bir yatak var içinde, dolambaçlı bir merdiven Sizin saçlarınız, kirpikleriniz, bütün kıllarınız taş bir dehlizin ucunda. Bir ağaca bağlayabilirim sizi, doğramadan, yolmadan, savurmadan önce, çakmadan önce odanızın duvarına. |