KUYU
bu sıkıntılı geceden bir şey mi umuyorsun
sıcak su gibi sarmış çevreni yıldızlı bir kuyuya düşmüşsün ya da içinde yıldızlı bir kuyu var gömleğinin düğmelerini çözmüş ağzında sulu yaz meyvelerinin ballı tadı terlemiş göbeğini yaz rehavetiyle sıvazlıyorsun kalbin pırıltılı bir cevher değil senin ah! kalbin morarmış vesvese içinde duru ruhun miskin ve de çamur her akşam çay bahçelerinde avuntusuz denizin seyrine dalıyorsun çayı değil denizi karıştırıyorsun yalnızlığın tadı pek acı lanetlenmiş bir kuyunun içinde boğuyor sen aklı kör ve fikri şaşmış bir adam pervane dönüyor beyni oyun yapıyor ona ışığın aldatıcılığı gib sürüklenmiş bir sandığın içinden hiç görmediği şeyler çıkıyor sanki insanların gözleri ona köpekbalığı güçlerini hissediyorum onların güç bir elmastır parıltısı insanları körleştirirken köleleştiriyor bir yandan ben de gücümü kınında saklanmış bir kılıç gibi tutuyorum kalbimde düşmanımı seçemiyorum pusudadır belki kim bilir belki sevgili suretinde gözükür kirpikleri kanıma batmış belki de eşyanın içinde gizlidir kim bilir bir diktatörün altın kaplama dişidir Ey Tanrım! bir düşman mı arzuluyorum yoksa kurulmuş bir saat gibi gergin şüphelenip her şeyde görüyorum onu sadece kutsal toprağımın yeşil başakları içinde kılıcımı saplamak istiyorum |