YAŞ
Yazmam daha aşk şiiri,
Diyenlerin kervanında kışladım Çöle yağaerken donmuş levhalarda kar sureti İmkansızın bereketi Gözümü alırken her yanımda ışıyan gençliğim Kimin yaşındaydım bilmedim. Geceleri heceleyerek söktüm Aldım yedeğimdeki kelimeleri Işığa tuttum içimi loş tutan nesneyi Yunus’un yaşına geldiğimde Dünyayı aşk, imkansızı erkek bildim. Kelimelerle dokundum dünyanın hallerine Dokunulmazlığım kalktı Kendi şiirimde kendi Divan’ımdan Sürüldüm Git gide Fuzuli’nin Yaşına geldiğimde. Halk türkülerinin serçeli kafiyeleri Gibi uçuşu kolay ve çabuk akla gelmez Engelleri aşk için yapılan bütün benzetmelerin Sırasını sektiren olayların gidişi Yılları saymadan Karacaoğlan’ın, Baki’nin yaşına geldim. Görmenin gevşeyen bilgisi Yaş aldıkça tutunduğum diri şaşkınlık Başkasına doğru çözülüyor tenimdeki kelepçe Zaman benim içinde ileri gittikçe Dönüp bakmaların tarihinden Geri saydım kendimi sana geldim Onca aşk içinden geçtim de Kimsenin yaşına değmedim. Kimsenin yaşına değmeden Daha anısı kurumayan Dünlerim bitmediğinde Hayatın rüya dilini bile öğrenemeden Hayatta kaldım Onca felaketten Şimdi buradayım Elver yanına geleyim bunca aradığım, Babam ol, oğlum ol, Kardeşim, yoldaşım, arkadaşım ol, Ben sevgilim gibi seveyim Benim yaşıma geldiğinde. Bildiklerim kadar unuttuklarımla da seni büyüteyim. Biliyorum, yenilenenler geçmişe kadar kaçar birinde Haritamı kaybettim ey Piri Reis! Çinisi soldu maviliğimin Nice Osmanlı şiirnde Odalardan odalara Azala çoğala Yaşadım da Fatih’in kokladığı karanfili Denize bakan bir şiirde düşürdüm. Rüyasında koklanmış karanfilini Fatih’in Alınmış İstanbul’da düşürdüm İçim başka yere sürüldü Tarih alındı benden Günümün acı ışığına kaldım yeniden Bir sikkenin ilk basıldığı günü hatırlıyorum Suç ışımasında ortak belleğin altın Kaynağına indiğim suya düşürdüm Kendi yaşıma geldiğimde İlk şiirimi üzerine kazdım ben Ben kendimi ilk şiirimde düşürdüm Çok alındım kendimden. |