GÜVEZ
bir balığı parçalayıp yutamazken
onlarca martının çığlığı bu çıkmaz sokak nasıl böyle telaşsız balkonlarda kadınlar kalın kalın parmaklarında ince tükenmez sigaraları tohumlarını dökerken akşamsefaları makriköy’de ya da samatya’da kim ne yapsın böyle bir akşamı tinerciler gibi sürekli votkacılar gibi güpegündüz rakıcılar gibi ikindiden sonra hazırlananları kendinden saymayan akşamı kadıköy’de salacak’ta beykoz’da istinye’de eski büyük tersanenin havuzunda böyle yoksul böyle kimsesiz bir akşamı kim ne yapsın mesela doğma büyüme hüzünlüdür bir adam oturur her gün kelimeleri düzenler bir halkın olmayan kelimeleri bir halkı olmayan kelimeleri bir güzel insan içine çıkarır o adama sorulsa -ki sorulur iyiyim iyiyim diyemeyebilir oysa evet demeyi iyi bilir belki de yıllarca beklemiştir büyütsün diye hayat kendisi için bir kadını büyütmüştür cömert davranıp şiir de katmıştır büyümesine ama şimdi bu adam bu akşamı ne yapsın gözleri göklerden mümkün kadına evet deyip bir uzun uzun sevsin mi sevsin evet sevsin de mavisinden laciverdinden geçtik morunu bile esirgeyen bu akşamı ne yapsın götürüp yaksın mı büyük suların kıyısında yaksın evet yaksın da küllerini ne yapsın |