MUHAMMED ALİ YEKTİRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ali bin Ebu Talib
Vikipedi, özgür ansiklopedi Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أﺑﻲ طالب, 599 - 661), İslam Devleti’ni 656-661 yılları arasında yöneten dördüncü İslam halifesi. İslam peygamberi Muhammed’in amcasının oğlu, onun elinde büyüyen ilk çocuk, damadı ve ev halkındandır (Ehli Beyt). Sünnilere göre Cennetle Müjdelenen On Sahabe’den (Aşere-i Mübeşşere) biri, Dört Büyük Halife’den (Hulefa-i Raşidin) dördüncü ve sonuncusu; Şiilere göre ise Ondört Masum’dan biri, Oniki İmam’ın ilki ve Muhammed’in hak halefidir. İslam’daki Şii-Sünni ayrımı Ali’nin halifeliği mevzuuna dayanır.[1][2][3] Sünniler Muhammed’in bir halef bırakmadığını (dolayısıyla Müslümanların seçimi ile halifenin tayin olunduğunu söylerlerken), Şiiler ise Ali’yi halef bıraktığını söylerler ve ilk üç halifeyi kabul etmezler. İlk dönem İslam kaynaklarının birçoğunda, Ali Kabe’nin içinde doğan ilk ve tek insan olarak kaydedilir.[4] Ali’nin babası yerel bir kabilenin şefi olan[2] Ebu Talib, annesi Fatıma bint Esed’dir, bununla birlikte Ali, Muhammed’in evinde ve onun gözetiminde büyümüştür. Muhammed, peygamberliğini ilan edip İslamiyet’e davet etmeye başladığında, Ali bu daveti kabul eden Şia’ya göre ilk, Sünnilere göre (Hatice’nin ardından) ikinci insandır.[5][6][7][8] Muhammed, Medine’ye Hicret’i emrettiğinde, Ali’yi Mekke’lilerin emanetlerini dağıtması ve yatağına yatarak müşrikleri kandırması için Mekke’de bıraktı. Ali görevini tamamlayıp Muhammed’den kısa bir süre sonra Medine’ye ulaştı. Medine’de Muhammed, Allah’ın onu Fatıma’ya layık gördüğünü bildirdi ve ikisini evlendirdi.[1] Ali, Muhammed komutasındaki İslam Devleti’nde son derece aktif roller aldı; neredeyse tüm savaşlara katıldı, ordu komutanlığı, tebliğ elçiliği gibi görevleri icra etti. Üçüncü halife Osman bin Affan’ın bir suikast sonucu ölmesiyle, halife seçilerek İslam Devleti’nin başına geçti[9][10]. Yönetimi sırasında Müslümanlar arasındaki ilk iç savaş (İlk Fitne) patlak verdi. Kufe’de bir mescitte ibadet ederken Hariciler’den Abdurrahman Mülcem tarafından saldırıya uğradı ve birkaç gün sonra öldü.[2] Kufe yakınlarında toprağa verildi.[2] Ali, İslam Dünya’sının hemen her yerinde, imanı, adaleti, ülke yönetimi, dürüstlüğü, savaşçılığı, cesareti ve ilmi ile anılır. İslam tarikatlarının hepsi, kökenleri olarak Ali’yi gösterirler ve onun soyundan geldiklerini iddia ederler. Ali İslam tarihinde üzerinde en çok tartışılan şahsiyetlerden biridir.[ Mekke’de, Fil Yılı’nın (Amm’ul- Fil) 30. ayının 13. ya da Recep ayının 13. günü, bir başka görüşe göre de Zilhicce ayının yedinci günü, Kabe’nin içinde dünyaya geldi (M.S. 599). Annesi Fatıma Ali’yi doğurmak üzere iken Kabe duvarına dayandı. Bu esnada duvarın yarıldığına ve bir sesin içeri gelmesini söylediğine inanılır.[11] Dördüncü gün dışarı çıktığında Fatıma’nın kucağında bir erkek çocuğu vardır. Ebu Talib ve ailesine müjde verilir, Muhammed herkesten önce gelerek bebeği kucağına alır ve Ebu Talib’in evine kadar kucağında taşır (o sıralarda Muhammed eşi Hatice bint Hüveylid ile birlikte amcasının evinde kalmaktadır[12] ve evliliğinin henüz ikinci ya da üçüncü yılındadır [13]). İsmi [değiştir] Bebeğin ismini kimin verdiği konusunda iki farklı görüş vardır; birincisi Ebu Talib’e bu ismin ilham olduğu[14], daha çok kabul gören ikincisi ise bebeğe bu ismi Muhammed’in verdiğidir.[1][15] Annesi [değiştir] Ana madde: Fatıma bint Esed Ali’nin annesi, Muhammed’in dedesi olan Abdülmuttalib’in (Şeybe bin Haşim) kardeşi olan Esed bin Haşim’in kızıdır. Abdülmuttalib öldüğünde, Muhammed’e annelik eden onu koruyup kollayan ve İslam Peygamberi’nin ilk eşi Hatice bint Hüveylid’den ardından müslüman olan ikinci kadındır. Babası [değiştir] Ana madde: Ebu Talib bin Abdülmuttalib Ali’nin babası, Kureyş’in mutlak liderliğini babası Abdülmuttalib’den (Şeybe bin Haşim) devralan Ebu Talib idi. Ebu Talib, dedesinin ölümü sonrası kimsesiz kalan Muhammed’i himayesine aldı ve ölümüne dek (43 yıl boyunca) himayesini sürdürdü. Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde ise Kureyş, Ebu Talib’in ölümüne değin, kendisinden çekinmiş ve Muhammed’e zarar vermeye cesaret edememişlerdir.[16] Çocukluğu [değiştir] Ali’nin çocukluk dönemi, İslâm peygamberinin çocukluk döneminin geçtiği evde geçmiştir. Her ikisi de Ebu Talib’i bir baba ve yönetici olarak tanıyorlardı; Fatıma bint Esed’e de anne diyorlardı. Bu ortamın, onun yetişmesinde çok önemli bir yeri olmuştur. Muhammed büyüdüğünde, bir kuraklık Mekke’yi sarmıştı, amcasının birer çocuğunu kendi yanlarına alarak onun ekonomik sıkıntısını hafifletmek istediğini bir diğer amcası Abbas’a bildirdi ve Abbas Cafer’i, Muhammed’se Ali’yi büyütmek üzere yanlarına aldılar.[17] Ali, hutbelerinin, sözlerinin ve emirlerinin toplandığı kitabı olan Nechül Belağa’da o günleri şöyle anlatır: "Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi... Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı’na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi." [18] Yine dönemin bir başka kaydına göre, Muhammed, Ali’yi omzuna alır Mekke’nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırmış.[19] Müslüman oluşu [değiştir] Şii ve Alevi inançlarına göre Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, ’Kâbe’de dünyaya gelen tek insan’dır. Sünni inancına göre ise, Muhammed’in eşi Hatice’den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır. Hicret [değiştir] Mekke’lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Ali, canı pahasına, peygamberin yatağında yatmıştır. Birçok Şia ve Ehli Sünnet müfessirlerinin görüşüne göre ’Allah-u Teala bu fedakarlığı takdir ederek şu ayeti nazil etmiştir: “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207) Muhammed bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine’ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Muhammed’e emanet olan çeşitli malları sahiplerine iade ederek annesini, Muhammed’in kızı Fatma’yı ve başka iki kadını da yanına alarak Medine’ye doğru hareket etmiştir. Medine dönemi [değiştir] Ali Medine’de devamlı Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Muhammed Ali’yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Fatıma’yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hasan dünyaya geldi. Eşleri ve çocukları [değiştir] Ali eşlerinden ve cariyelerinden olma 14 erkek çocuk, 18 kız çocuk sahibiydi. Fakat nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed (İbn-i Hanefiyye), Abbas ve Ömer adındaki oğullarından türemiştir. Oğullarından çoğu Hicretin 60. Yılında Kerbela Savaşı’nda hayatını kaybetmiştir.[20] Ali’nin ilk eşi İslam peygamberi Muhammed’in kızı Fatıma’dır. Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma’dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Muhsin, henüz Fatıma’ın karnındayken, vefat etmiştir. Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü’l-Benin bint-i Hizam ile evlenmiştir. Bu hanımından Abbas, Cafer, Abdullah ve Osman adlarında dört çocuğu olmuştur. Temim Kabilesinden Leyla bint-i Mes’ud ile evlenmiştir. Bu hanımından iki çocuğu olmuştur: Abdullah ve Ebû Bekir. Has’amî Kabilesinden Esma bint-i Umeys. Bu hanımından, Yahya ve Muhammedul-Asgar (Küçük Muhammed) dünyaya gelmiştir. İslam peygamberinin damadı Ebû’1-As b. Rebi’nin kızı Ümâme de, Ali’nin hanımlarından birisidir. Mu-hammedu’l-Evsat da (Ortanca Muhammed) bu hanımdan olmuştur. Havle bint-i Cafer el-Hanefiyye isimli eşinden "İbn-i Hanefiyye" diye bilinen Muhammed isimli oğlu dünyaya gelmiştir. Urve b. Mes’ud es-Sekafi’nin kızı Ümmü Said. Ali’nin bu hanımından ÜmmüT-Hüseyin ve Büyük Remle adlı kızları olmuştur. Ali hakkındaki Sünni kaynaklı hadisler [değiştir] -"Ali’yi ancak mümin olan sever ve ona ancak münafık olan buğzeder" [Nesai] -"Ali’yi sevmek ateşin odunu yaktığı gibi Müslümanların günahını yok eder" [İ. Asakir] -"Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır" [Ramuz] -"Ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır" [Deylemi] -"İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir" [Ebu Nuaym] -"Ali’yi seven beni sevmiştir. Ona düşmanlık bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur" [Taberani] -"İmanın birinci alameti Ali’yi sevmektir" [M. Ç. Güzin] -"Ben kimin dostu isem Ali’de onun dostudur" (Suyutî, C.Kebir; Bekrî, 623/101) -"Ya Ali! Hayatın benimle, ölümün benimledir" (Taberani, Mu’cemu’l-Kebîr; Bekrî, 543/21) -"Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir." (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 4:355, 5589 No’lu Hadis) -"Her kim Ali’ye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur" (Müsned-i Ahmed; Bekrî, 590/68) -Muhammed Ali için şöyle demiştir: “Senin bana oranla yerin, Harun’un Musa’ya oranla yeri gibidir. Sadece benden sonra peygamber yoktur.” -Cennet üç kimseye âşıktır: Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yâsir, Selmân-ı Farisî. (Suyutî, Câmiu’l-Kebîr; Bekrî, 727/245) -Biz Abdulmuttalib’in çocukları, cennetin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi...”(İbn Mece, a.g.e). Cesareti ve savaşçılığı [değiştir] Ali’yi Allah’ın arslanı olarak resmeden bir hat. Ali, Muhammed’in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu. Sadece Tebük seferi’ne Muhammed’in emri ile Medine’de kaldığı için katılmamıştır. Bedir Savaşı [değiştir] Ana madde: Bedir Savaşı Ali, Bedir savaşında karşı tarafının ordusundan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muaviye’nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş’in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Bu savaşta bedeninden yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar peygamberin yanında savaştığı ve Cebrail’in, Ali’nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa: Zülfikar’dan başka kılıç, Ali’den başka da yiğit yoktur. (’la feta illa ali, la seyfe illa zülfikar’), dediği rivayet edilir. Uhud Savaşı [değiştir] Ana madde: Uhud Savaşı Hendek Savaşı [değiştir] Ana madde: Hendek Savaşı Hendek Savaşı’nda, Araplar’ın ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved’in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr’a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr’ın küçümsemesine ragmen Ali galip geldi. Amr’ın, Ali tarafından yenilmesi Medine’yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek Savaşı’nın sonucunda Ali’nin bu başarısının önemli bir yeri olduğuna inanılır. Hayber Savaşı [değiştir] Ana madde: Hayber Savaşı Hayber Savaşı’nda, ilk iki taarruzu yönetenler(Ebu Bekir ve Ömer) bir başarı sağlayamayınca peygamberin sancağı Ali’ye verdiği, Ali bin Ebu Talib’in de o gün karşı tarafı savunmasına galip gelinmesinde büyük rol oynadığı rivayet edilir. Bu savaşta Ali Hayber kalesinin kapısını eli ile yıktığı ve bu kapıyı kendisi için kalkan olarak kullandığı söylenir. Hayber kalesinin alınmasıyla Şam Suriye ticaret yolunun güvenliği sağlanmış oldu. Muhammed’in vefatı [değiştir] Ali, İslâm peygamberi vefat ettiğinde 33 yaşındaydı. Peygamberin damadı ve amcaoğlu olması hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi. Bu sırada Ebu Bekir ve Ömer Devlet işleriyle ilgileniyordu. İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı. Devletin başına seçilmesi [değiştir] 632 yılında Muhammed’in vefatından sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir’in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Ömer bin El-Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib’in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin amca oğlu ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Ali’nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. Rasulullah, Gadir Hum denilen yerde kendisinden sonra Ali’nin başa geçmesi gerektiğini bizzat söylemiştir [21]. İslâm peygamberi Ali’ye hitaben şöyle demiştir: "Sen bana oranla Harun’un Musa’ya oranla sahip olduğu mevkiye sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir." Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı’na çekildiğinde, kardeşi Harun’u İsrailoğulları’nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Ali’nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur. Miras sorunu [değiştir] Muhammed’in dul eşlerinin yanı sıra Ali ve Fatıma’nın da Ebu Bekir’in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı.[22] Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi’dir. Ebu Bekir’e göre bu mal ve araziler peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Ali ise "Muhammed’e gelen veraset ile ilgili vahiylerin peygamberin mirasını da kapsadığını" iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu. Zira Kur’an’da vefat eden bir kişinin mirasının nasıl pay edileceği izah edilmektedir. Eşi Fatıma’nın ölümünden sonra Ali Fatıma’nın peygamberin mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir’den halifeliği devralan Ömer, Medine’deki arazileri Muhammed’in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbas’a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi’ni ise devlet malı saydı.[23] Şii kaynaklarına göre bu durum, Muhammed’in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.[24] Hilafeti [değiştir] Müslümanların bir kısmı Ali’nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Üçüncü Halife Osman asiler tarafından öldürülünce halk Ali’ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali’yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti Ali ve Muaviye önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslam literatüründe "İlk Fitne" denir. Ali, 4 yıl 9 ay süren hilafet’i müddetinde peygamberin siretine uyup, hilafet’e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu. İfk Olayı [değiştir] Ana madde: İfk Olayı İfk ya da gerdanlık olayı, Ayşe’nin Muhammed’i Müslüman bir askerle aldattığı iddiasıdır. Bu olay esnasında Ali’nin takındığı tavrın Ayşe ile Ali’nin arasını açtığına inanılır. İslam toplumunun bazı ileri gelenleri Ayşe’nin masumiyetine kayıtsız şartsız destek verirken; Ali Muhammed’e Ayşe’nin cariyelerine danışmasını tavsiye etmiş, Ayşe’den aktarılan bir rivayete göre "Sana kadın çoktur," demiştir. Cemel Vakası [değiştir] Ana madde: Cemel Vakası Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti’nde çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında ittifak kuran peygamberin dul eşi Ayşe, Talha ve Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile savaştı. Ali’nin zaferi ile sonuçlanan savaşta Talha ve Zübeyr öldürüldü. Bu olay Ayşe’nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Arapça cemel (deve) kelimesine atfen Cemel Vakası adıyla bilinir. Sıffin Savaşı [değiştir] Ana madde: Sıffin Savaşı Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen muharebeler 3 ay devam etti. Taraflar yenişemeyince hakem heyetine başvuruldu. Hakem olayından da net bir sonuç çıkmadı. Ali’nin hakeme başvurması, Müslüman toplumunda halife olarak otoritesini sarstı. Nehrevan Savaşı [değiştir] Ana madde: Nehrevan Savaşı Ali’nin ordusu tarafından Haricilerin büyük kısmı öldürüldü. Vefatı [değiştir] Nehrevan Savaşı’nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Hariciler’den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali’yi öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Ali’yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti. Kufe’de bir camide ibadet ederken[2] Haricilerden Abdurrahman bin Mulcem’in zehirli bir kılıç darbesi ile yaralandı. Bu saldırının amacı Nahrevan yenilgisinin intikamını almaktı.[2] Halife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahman bin Mulcem’in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: “Fuztu ve Rabb’il Ka’be!” (Kabe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!). İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü vefat etti (M.S. 661). Defnefildiği yeri uzun bir süre yalnızca en yakınları bilmiş, yaklaşık bir asır sonra Cafer-i Sadık mezarının Necef’te olduğunu bildirmiştir. Ali vefat edince İslam Devleti ve hilafet, 20 yıllığına, uzun yıllar savaştığı I. Muaviye’nin eline geçti. İlmi [değiştir] Gerek Sünni gerekse Şii kaynaklarında Ali bin Ebu Talib’in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Muhammed onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkam ilminin en alimi ve ümmete Ehli Beyt’i açıklayan kimse olarak nitelemiştir. Ali Kuran’ın tüm ayetlerini,ne zaman indirildiklerini ve hangi olayla bağdaştırıldığını ezbere bilmekteydi.[kaynak belirtilmeli] Bunda çocukluğunun Muhammed’in yanında geçmesinin büyük rölü vardır. İslam peygamberi bir hadisinde şöyle demiştir[25]: “ Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır. ” Kendisi ise şöyle demiştir: “ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. ” Lakapları [değiştir] Sâki-yi Kevser Şir-i Yezdan Kur’an-ı Natık (konuşan Kuran) Haydar Haydar-ı Kerrar Aliyyel Murtaza Şah-ı Velayet Esed Esedullah (Allah’ın Arslanı) Şah-ı Merdan Seyfullah Künyesi [değiştir] Ebu Hasan (Hasan’ın Babası) Ebu Turâb (Toprağın babası)
Fikir zikir ayrılmaz, ikisi birden sensin
Söz ile özün birse, gerçek Müslüman sensin Allah Peygamber demiş, Peygamber Ali demiş Her üç mana da nurdur; buna tapacak sensin. Allah’ın her kelamı, zerresine kadar nur Zerresine uymayan, cehennem de atsın tur Dünya malına koşma, iktidar ile coşma Kadere isyan etme, başında olsa da ur. Seneler günden doğar, güneş ise zamandır Gözün şeytanda ise, her halin çok yamandır Muhammed Ali yektir, Allah yürekte tektir Hep ibadet edelim, her namaz bir amandır. Bak üç aylar başlıyor, say “Allah!” diye diye Yezid’e lanet olsun; kov, lanet diye diye Kalbi temiz olanın, ruhu da temiz olur Temiz kalp farz’dan tarzdır, “Allah var!” diye diye. |
Gözün şeytanda ise, her halin çok yamandır
Muhammed Ali yektir, Allah yürekte tektir
Hep ibadet edelim, her namaz bir amandır.
Bak üç aylar başlıyor, say “Allah!” diye diye
Yezid’e lanet olsun; kov, lanet diye diye
Kalbi temiz olanın, ruhu da temiz olur
Temiz kalp farz’dan tarzdır, “Allah var!” diye diye.
Güzel şiirinizi kutlarım şair arkadaşım.
Ellerinize,yüreğinize sağlık.
Esen kalınız...