" özürlenir kanadın yağmursuz bulutlara "/ ben, ürkek bir serçenin kanadında masum bir çocuktum oysa / geç kalmış bakışlara değerken tebessümüm özürlenir kanadın yağmursuz bulutlara ikliminde gözlerim hazanına düşerken düş/erken midir şüphesinde sevdanın ? nur topu gibi bir hasrete sancılanır gönül oysa istibdat voltasında aşk oysa kurtarılmamış bölgelerde parkasız, üryan dolaşır ıssız adımlarım ezansız kınalanırken hüzün avuç içlerime kaçak göçek fısıldanır kulağıma üç kere adım evvel zaman içlerinde yağmalanan gözlerimi süzerdim hep ritmi bozuk gecelere bakışlarımın yavuklusu olurdu yalnızca hasret ve ihanet kokan gölgelerinde oynaşırdı çoğu kez beklemek yine de kanıma dokunurdu denizlere meyilin oysa ben, siyah martıların uçuştuğu, karanlık sulara dokunurdum mütemadiyen avuçlarıma dolardı, katlinde kan damlaları masal yorgunu, küheylan yelesine gizlenirdi nefesim rüzgar kirletirdi saçlarını bir kızıl bulut gelir öfkesinden üşürdüm ve sevdanın katline yine tetik düşürdüm korkuların firarıma kursun bütün saatleri dokunamam tetik parmağıma sen acırsın ağlamadan öl ! şafağa öfkeli ve yağmur ışıtsın kirpik uçlarını / yalnızlık kokuyor toprak kuşatılmış korkulardan ürperiyor bütün ihtimaller / kirli parmağınla işaret ettiğin ana rahmine düşürmediğin bir sadakat mıydı aşk ? sancısız düşüklere sırnaşan tebessümün ve zehir soğurtan göğüslerinden utanır gönül / ama sen söylemeseydin kimse bilmezdi vurulduğumuzu / dur ölme diyebilir misin ? engelleyebilir misin göğsüne düşen başımı ? bir kurşun gibi dikleşen şu mezar taşımı okşayabilir misin gözlerinle? mavi örtüsünden sıyrılan yıldızlar geceyi kusarken ellerime ve susarken ay ışığı şehvetli bir kentin kaldırımlarına gömülen yenik ve yorgun bir savaşçıdır sevda / dahası sen kimseydin, ben ise hiç kimseydim... / --- aras ---- |
kutlu//yorum...
sevgilerr...