içimden geldiği gibi
sislerin arasında doğrulan bir dağ
ve zirvesinde yağmurlar hiç ayak basılmamış bozkırların özgürlüğüdür aradığım iliklerime kadar yalnızlığın işlediği vadilerde sağanaklardan kaçmadan yürümek kimsesiz bozkırların boz ve kuru derisinden asabi bir yay ve okudur vurulmak, bir garip korkudur minik yüreklerin sayıkladığı karşı dağın dumanlı başı ve pencereden üfleyen serinlik kalbimde ılık meltemler estirir neden bilmem soluk, karanlık günler bildim bileli, nefesleri kestirir ya da ben öyle hayal ediyorum buz mavisi bir deniz mesela norveçte sıradan soğuk bir gün kazınmak buzullara mavi mavi bakarken kayıp bir sahilde taşları aramak istiyorum deniz kabuklarını renk renk, çeşit çeşit albatroslar uçarken üzerimden ve dizlerimde ince sızısı kum çiziklerinin bedenimde hiç çıkmayan çimen lekeleri olsaydı başımı sert kayalara sürtmekten kimse duymadan, kimse görmeden keskin bir tuz sancısı o soluk o altın kumsallarda kendimce sürünmekten. 10.05.2012 |