KABAĞIN SAHİBİ *Şiirin hikayesini görmek için tıklayın * Hikâyeden şiire uyarlanmıştır.
Nefisle mücâdele aşamasından kelli
Kalenderîlik katı: Rindin en üst makamı! İşte böyle bir derviş vaziyetinden belli Her varlıktan arınıp tenden kesecek kâmı. Koşar ale’lacele: “Saç, sakal, bıyık ve kaş N’olur berber efendi usturayı vur derhâl!” Usta, kılağılarken yülgüsünü pürtelâş Çırağına seslenir: “Evlâdım örtüyü al.” Saçları kazınırken derviş dalar aynada Dökülen süslerini; suretini seyreyler. İçeri dalıp girer bir bıçkın o esnada Dervişin kafasına birden tokat aşk eyler! Yamalı hırkasından tutup kükrer âdeta: “Kalk da tıraş olalım, hadi uza! Kabak!” der. Gönül koymak yakışmaz derviş denilen zata Tevazuyla yer verip biraz öteye gider. Berber mahcup, tedirgin ve oturur beynamaz! Tıraş boyunca sürer: tehdit, küfür, horlama. Küstah kasıp kavurur; dervişte kıl oynamaz! Gel kabak, git kabakla devam eder zorlama. Yülümenin sonunda dayı cakayla çıkar O an gemden boşanmış hızla yokuş aşağı At arabası gelir oku karnına çakar: Külhanbeyi cavlarken titrer kolu bacağı. Berber şaşkın: “Efendi! Öyle cezalar var ki Bu ağır olmadı mı?” Derviş mahzun, imalı: “Vallâhi gücenmedim, hakkım helâl! Gel gör ki Kabağın sahibi var, O gücenmiş olmalı!” Girilen günâhların kefareti nedir? Ah! Eğer zulüm, iftira; etmişsen vah! Vah ki vah! 04.05.2012 Salih ERDEM / AYDIN |
Çok güzel...
Rabbim bizleri de sahipsiz bırakmasın korusun kollasın...
Kutlarım...Saygılar....