beyazkugum 3
tek derdim sensiz yaşamamak. ama seninle bir derdim yok. sadece benim derdim bu. "hadi bu sefer" diyebilen bir saf’ım bence. cunku anlamanı istedigim de bir sey kalmıyor bu dert yüzünden. onceden de vardı boyle bir derdim. bir sefer daha oldu. ama bırak ders almak denen seyi bir kenara, daha o yaramı kapatamamısken sana geldim. sigaraya alıstıgımı, hep içtiğim bir sey oldugunu dusunemiyorum artık. her seferinde ne umut kalıyor, ne varolusum, ne ciğerim. sensiz icmemeyi beceremiyorum artık. "kendini kaptırma" dediginde "benim annem öldü" diyen birinin gozu oldu bütün yaşamım. duraksadım bak simdi, biraz once yani, ağlıyorum. gozyaşlarım bu sırada aklıma geliyor, onlara içiyorum her defasında. "tamam acıklama yapmama gerek yok". oyle sıkıyorum ki kendimi, "oldun" sen artık diyorum.
sadece sen de değil bakma sana yazdığıma, insancıklar var, senin göremediğin maalesef, heh tam onlar işte, sıyırmama sebep oldular biraz da. evet umursama dogru düzgün konuşabildildiğimi. her normal davrandığın zaman, iyi insan oluyorsun çünkü. anlaşılmaktı biraz da derdim. "bağlanma", "kendini kaptırma", "biraz zaman" denilen hiç bir yerde olmak istemedim, barınamadım. başka bir yer olsaydı oraya giderdim, seni de sıkmazdım inan bana. ama öyle kalabalıklar var ki, ben de ilk rastladığım sen oldugundan sana geldim. seni farkettiğmden. ve ağlıyorum hala o kalabalıktan gelmediğimi görebilmen için. sen de farket istiyorum. ama, kirlenmek güzeldir diye gözümüzün içine sokuldu bi kere. neyse ya ben boşveremiyorum. sen boşver ama. aklina bişey sokmamak isteyen benim bunu da biliyorsun. siktir et ama, kaptırmayayım kendimi. ona da sen karar ver Buhranlardayım yine kendi kendime Bazı zamanlarda olduğu gibi Sen bilirsin aslında bu hallerimi Ama ağır gelir bu hallerim Katlanamazsın gerçekte ne olduğumu bilsen bile... Hep güler yüz içinde olmayı isterdim ben de Keşke kendim hep gülseydim de güldürebilseydim seni Ne yazık ki bu sıkıntılar tüm o gülmelerimin diyetiydi Hakkım da yoktu aslında o diyeti sana ödetmeye Ama işte hiç engel olamazdım ki ben kendime... Ben her yakınlaştığımda sana uzaklaşırdın sen benden Zaten sen de bilirdin bana yakın olmanın yakıcılığını Belki uzaktan ısıtırdım seni ama yaklaşıp dokunduğunda elin yanardı Sen de hep uzaktan ısındın kaldın ama hiç yaklaşmadın bu yüzden Ve sen ısınıp gittiğinde o ateşten geriye küller kalırdı benden... Tüm bu satırları yine sen yokken karaladım ben Satırları da kirleterek çıkardım kendi kirliliğimin acısını Ne de olsa satır karalamak yalnızlığımın tek ilacı ilaç alma ihtiyacım da bu hastalık derecesindeki gevezeliğimden Bu lanet gevezeliğime tahammül edebilen de bir bu satırlar bir de sen... Bütün bu gevezeliğim içimi dışarı dökme ihtiyacından içimde öyle bir karanlık var ki akıp gitmeli dışarı Yerini senden aldığım ışık kaplamalı Ama sen gidiyorum deyip de arkanı dönüp çekip giderken Tüm hayatın karanlığı kapladı ruhumu yeniden... Tüm bunları sen yokken yazıyorum ben gene işte Keşke imkan olsaydı da bunları bir de yüzüne söyleyebilseydim iyi de tüm hayatım ve özellikle sen keşkelerden ibaret değil miydin zaten güzelim? Bazen diyorum keşke buharlaşıp uçup gitsem karışsam atmosfere Belki o zaman yağmur olur düşerdim avuçlarının içine Ne de olsa bu halimle ellerini tutmak bile bana haram O zaman hiç olmazsa elinle kavuşmuş olurdu tek bir damlam... gece gülümserken bize gece gizli gizli gülümserken, tutkulu ve tutsak bakışlı insanıma dönüyor yüreğim. kaç kırık ezgi yapıştı dudaklarıma bilemiyorum... ellerimi yaslayıp yüzüme, maskelenip maskelenmediğimi kontrol edermişcesine; dokunuyorum tenime. tende, beden de ve sen de olabilmek için maskesiz alabildiğine yalın bir dilde dokunuş ve tat alabilmek için. ezgilerimiz bizden önce kalkıyor, uyandırıyor; ruhu, bedeni, beyni ve kalbi. tutkulu başlayan geceler tutlulu olsun birbirine diye, kokumu yolluyorum. yarınlarımız için bakışlarımı, dokunuşlarımı... tabi ki tatlı olsun diye gecelerimiz, tadını tadıma kataraktan bekliyor yüreğimin yatağı. sevgi yolundan hoşçakal sokağına dönmek ne de zordur, okuduğumuz insan kitapları bunu öğretir bize. hiçliğin koynun da savrulurken yıldızlarımız, ben diyorum ki gel... beş duyu organı yaşanır sevda. eksik olmasın insan kokun, gel ki... dudaklar yorulduğun da yürekler sarılsın, yürekler yorulduğun da, ten kokusu öğretsin bize tadın da sarılmayı. hayata ve insana sevgiyi anlatmayı değil, yaşamayı bekliyorum. çığlıklarını çığlıklarıma katmak istiyorum... * |