5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1530
Okunma

İki genç birbirlerini çok ama çok severler. Nihayet anlaşırlar ve nişanlanırlar. Oğlanın bir hatası yüzünden araları açılır. Oğlan ne kadar özür dileyip yalvarsa da kız kabul etmez. Oğlan başkasıyla evlenir ve memleketi terk edip İstanbul’a yerleşir. Aradan on - on beş yıl geçer. Çağımızda iletişim araçlarının artması(telefon, internet vb…)sebebiyle tekrar iletişime geçerler. Oğlan kızı unutamadığını, hala çok sevdiğini ve görüşmek istediğini söyler. Aslında kız da onu seviyordur. Telefon görüşmesinin sonunda oğlan bana bir şeyler oluyor der ve telefonu kapatır. İşte o an Azrail pusudadır ve görevini yapmıştır. Oğlan vefat etmiştir. Kızın duygularını bir ağıtla dile getirmeye çalıştım. Saygılar…
Umutsuz mu gördün sevdiğim aşkı
Vebali üstüme yıktın da gittin
Yalancı dünyanın sarayı köşkü
Sizin olsun deyip çektin de gittin
Buruk bir vedaymış o son sözlerin
Mevsimsiz sarardı gülen yüzlerin
Hayalime geldi mahzun gözlerin
Hoşça kal der gibi baktın da gittin.
Sıcacık bedeni kaplamış ayaz
Üç kat giyinmiştin hem de bembeyaz
Dualar ederek kıldılar namaz
Omuzlar üstüne çıktın da gittin.
Demek dünya değil, insanlar fani
O yüzdendir ki bu gitmeler ani
Cehennem mahşerde derlerdi hani
Sen beni dünyada yaktın da gittin
Azrail hünerli, şaşmaz avında
Mağlup etti bizi aşk sınavında.
Gönlüm ekilesi toprak tavında
Gül yerine diken ektin de gittin.
Gittin ya başımdan saçımı yoldum
Susuz çiçek gibi sararıp soldum
Sağ mıyım ölümü seçilmez oldum
Sevdiğim boynumu büktün de gittin.
Dermansız dertleri döşe uladım
Alları çıkarıp siyah doladım
Yağmura ne hacet, yeri suladım
Gözlerime çeşme taktın da gittin.
KEMAL AKGÜL(24.04.2012)
5.0
100% (5)