Bir öykü..
intihar yüklü odasında cellat korkusunda bir ölüm uyandı adamın
-oysa kadın misk-i amber kokusu bırakmıştı ardında,bir de hıçkırıklı tılsımlar sonra- bir öyküye başladı kadın onulmaz bir sevda haritası çıkardı heybesinden rehin öpücükler dudağında,terlemeye hazır yaz tutuşları avucunda.. tüm affedilmez dönüşlerin ardından bir kova beklenti döktü kadın adamın sözlerinde kibrin ağusu kadının ciğerlerinden saldığı derin nefeste bin yılların hüznü gizli.. göğsünün en daralmış kıvrımından bir ’git’ fısıldadı adam -oysa kadının aklı başka bir şehrin raylarında çoktan yol almıştı- ’ben artık yokum’ dedi kadın.. bir başka kadının alnı ibadette serinlerken yanık tenli bir zılgıtı kovalarken bir adam çin-i maçini aşarken sevda yüklü bulutlar gözlerinde güneş takılı kalmış bir adam sayesinde çöle huzur inerken ibadet kavgasına tutuşmuşken Kudüs’te Nasraniler.. kadın bir şeyi fark etti. öyle bir şey ki; ola ki dillendire arş-ı alâ titreyecekti kederinden. sustu.. anılarını fidye olarak sakladı kadın. sus payı olarak birkaç öpücük,yalancı sevda sözleri bıraktı ardında. kapının altından bir not bıraktı kadın.. ’çıldırtırsa beni bir gece aşkının öfkesi,gölgeler görür seni de kırdığımı’ |