Yağmur En Çok Saçlarına Yağardı
Yağmur en çok saçlarına yağardı senin,
Ve hava toprak değil sen kokardı soluduğumda.. Derin bir nefes alıp içime doğru çektiğimde, Sadece sen dolardın yorgun ciğerlerime.. Ciğerlerim dinlenirdi.. İhtiyaç duyulan oksijen gibi, Bir nevi nikotin belki de.. Beni sana bağımlı kılan, Sensiz yapamayacağım duygusunu aşılayan, Her neyse o buydu işte.. Sığındığın kuru otobüs duraklarında, Saçların yapışırdı ıslaklığından yanaklarına. Öperdi de yanaklarını hatta, Anlamazdın! Bir tek ben anlar bu yüzden kıskanırdım. Zaten bir tek ben yalnızdım, Bu kente yağmur yağdığında.. Yağmur en çok saçlarına yağardı senin, Ve ben, Şemsiye olmak isterdim ellerinin arasında. Biraz da ısınmak için, Üşümemeyi merak ettiğimden soğuk havalarda.. Islanmasın, bozulmasın saçların; Dalgalansın diye esen rüzgarlarda.. Sonra otobüs alıp götürürdü seni kuru duraklardan, Ben yolunu tutardım kapısını kalemle açmaya çalıştığım evin, Islak ıslak bakakalırdım sadece arkandan.. Şiirini kaybederdi şair, Şuurunu kaybederdi kalem, Kimsesiz satırlar yazardım.. Herhangi bir binanın ıslanmaktan koruyan balkon altında, Beklerdim yağmurun dinmesini Ya da dinlemesini beni.. Gittikçe şiddetlense de bilirdim, Zamanla diner, dinler ve dinlenirdi.. Oysa yağmur dinince ben yağardım bu kente, En çok yanaklarım ıslanırdı ağladığımda.. Gözyaşlarım bir kere bile saçlarına yağmadı senin Ya da ıslanmadı ıslak saçlarında gezerken avuç içlerim. Sen bunu ve beni hiç bilmedin, Bilmedin.. Ahmet Kastancı |