Hâl-i Endar! ..
Hâl-i Endar! ..
Altmışiki Nisan ilk perşembesi, Akşam ezânıyla dünyaya geldim. O gün ağlamadım Hakk’ın cilvesi, Ağlanacak günler sonradan bildim! Vilâyetim Yozgat, Bozok yayladır, Kazâm Sarıkaya, şifâ sağladır, Söylemez Köyümüz, lâl’i söyledir! Rabbimin izniyle buralı oldum! Babam kulağıma; “İlhan’sın! ” demiş, Amcam ayırt etmiş; “İlhami” aymış, Ezân’la, Kâmet’le künyemi komuş; OZAN İLO mahlas, sonradan aldım! Emekledim düştüm, tay durdum düştüm, Yürümeye kalktım, zor durdum düştüm, Yürürkende düştüm, koşarken düştüm, Ömrüm düşmekleymiş, bilmeden güldüm! Yıllardır düşerim, tepede, düzde, Üşürüm baharda, yanarım güzde! Hâşâ! İsyân yoktur dediğim sözde; Şükür bîçâreyi sâbreder buldum! Sonra baktım sâbır her kişi işi, Sâbırla hoş imiş çoğunun başı, Anladım ki, şükür ER kişi aşı; Beklemedim hemen sofraya daldım! Böylece büyüdüm, serpildim, zaman, Delice oynaşır damarlarda kan, Herkes, saat, kuka, misket oynarken, Ben gönlümü acip sevdâya saldım! Ülkü derler imiş, bir güzel varmış! Sevene, dünyada cefâlı yârmış! Hakk’a yolmuş amma, ücreti dâr’mış; Gönül verdim elbet, ben Hakk’a kuldum! Ahd edip, bu sevdâ yoluna girdim, Varımı, yoğumu uğruna verdim, Her türlü ezâsın, cefâsın derdim; Hamdolsun boşum yok, lebâleb doldum! Mihnetin, çilesin üstüme saldı, Vakitli, vakitsiz uykumu böldü, Bendesi Bülbül’düm, o, nazlı Gül’dü; Her sabah, her seher, dem vurdum, öldüm! Bıkarım, kaçarım sandı yılmadım, Hizmette bir adım geri kalmadım, Gönlümü yeise, gâm’a salmadım; Her şart, her fırsatta yoluna yeldim! Yıllarca savaştım küfüre karşı, Dilimden düşmeden Çankaya Marşı, Dolaştım uğruna arş ile ferş’i; Her mâkam, her telden türküsün çaldım! Yiğitlik serdeydi, vermedim ele, Ülkümün üstünde bakmadım Gül’e, Hakk’ı vird eyledim onunla dile; Gönlümün pasını aşkıyla sildim! Yıllardan seksendi Eylül ayında İdâre değişti, Türk’ün köyünde! İşkence, zûlümler dağlar boyunda; Sanki Vatan bölen düşmândım, vel’dim! Beş paşanın beşi karar verdiler, Vatana sarılan eli kırdılar, Doğuştan hâine, puşta kördüler; Attılar yıllarca zindânda soldum! Zorunlu uzletim onbir yıl sürdü, Akılları sıra defterim dürdü, Tutsak olan beden, rûhumsa hürdü; Madde kabuğunu, mânâyla böldüm! Medrese-i Yûsuf, çilegâh oldu, Sırlar zerre zerre gönüle doldu, Bu yol Hakk yoluydu, feyizi boldu; Nazar ettim tene, yekpâre dil’dim! Dilin sofrasını yaydım oturdum, Adem’den bugüne saydım oturdum, Hevâyı, benliği soydum oturdum; Nefsimin hâmlesin aczimle çeldim! Gün geldi, çileden elimi yudum, Gezdim Memleketi adım be adım, Koymadı manzara ağzımda tadım; Aktı göz pınarım, sayki, ben Nil’dim! Kurumuş Milletin hayat damarı, Ne bakımı kalmış, ne de tımarı, Ömre gâye etmiş; İçki, kumarı; Bu zelîllik neden? Ben asil döldüm! Haksızlık görünce, bakıp, susmadım, Zâlim karşısında, sesim kısmadım, Gereksiz yerlerde coşup, esmedim; Yerinde barajlar yıkıcı seldim! Fırat’la, Dicle’yle, Seyhan’la aktım, Esir soydaşımın umudu Zap’tım, Beşbin Kınalı Koç kanımı döktüm; Koskoca Ummânı sandılar Göldüm! Gâziler, yetimler, mağdurlar arttı, Çâresizlik acı, yaman bir dertti, Millete halaskâr bir yiğit şarttı; Rahmet hasretiyle kavrulan Çöldüm! Umutla yolları katedip geçtim, Gördüğüm her kula dâvâmı açtım, Eteğimde tohum her bağa saçtım; YESEVÎ’den güne uzanan koldum! Kalktı ihtilâlin göçe Devesi, Birazda Özal’lar aldı hevesi, Ön plâna çıktı madde dâvâsı; Yozlaştı benliğim, özüme eldim! Özal Sam Amcadan eli almıştı, Cunta’nın iktidar günü dolmuştu, Zûlm altında Millet harap olmuştu; Gayrı madde çağlı ANAP’lı İl’dim! Özelleştirmeye durdu Yurdumu, APO’yla kalbinden vurdu Yurdumu, Eşkiyâ dağlardan sardı Yurdumu; Her gelen Şehîdle avazım saldım! Papatya devrini başlattı Semoş, Davulcuyu eve kapattı Zeynoş, Ahâli yoklukta, Özallar pek hoş; Oturdum, ağlanan hâllere güldüm! Köprüler satışta, yollar satışta, Özal çağ atlattı yalan atışta! İlk tekme onundur bu kör batışta; Görmedi kimseler, saçımı yoldum! Onunla maddeyi bilip taptılar, Parayı tanıyıp, yoldan saptılar, Bunların pek çoğu zaten çaptılar; Saldırdı aç İt’ler, bulamaç, yaldım! Çıkardı ekrâna; “Ben giderim ha Terör hânenize düşer sabaha İyisimi sizler oyları bana Verin! ” der uyutur, yazık, saf dildim! Gün geldi sandığı ortaya koydu Referandum için genelge yaydı Hergün ekrânlarda bıktırdı, baydı; Çekmedim lâfımı, söyledim, saydım! Sandıklar açıldı, oyunu bitti, Özal’ın terörden tayını bitti, Sanmayın döktüğü mayını bitti; Saçtığı zehirle, yaktığı küldüm! Sonra çıktı, âsil ATA köşküne, Devam etti burada satış meşkine, Dur! Demedi kimse, ALLAH aşkına; Sonra düşününce sebebin bildim! Bush’un adamıydı, ne dese haktı, Ondan daha şahbaz Yurdumda yoktu, Emsâli yok boyda, eninde tekti; Kimse; “GIK” demedi, şaşırdım kaldım! Asker’e sataşan ilk defa oydu, Bu yolu o açtı, izini koydu! Hâinler bu yoldan temeli oydu; Yıkım eşiğine böylece geldim! Bu, köşkte yatarken, Sülo şahlandı, Kıratına bindi, hemen dehlendi, Vardı koltuğuna, çok pohpohlandı; Onada iktidar için bir yoldum! ANAP, Akbulut’la geriye kaldı, Sülo, bu boşluktan yolunu buldu, Varıp sol partiyle hükümet oldu; Baktım, nerden acip nereye geldim! Sülo bu işlerin Cinidir bilir, Siyâsetin mahir hinidir bilir, Dün, dündür, gün, onun günüdür bilir; Çankaya yoluna halısı oldum! “Vâdıda içtik mi suyu? ” diyerek, Kemirdi, bitirdi köyü yiyerek, Hırsıza zırh oldu, kanı sayarak; Bütçeyi deldiler, yamalık çuldum! Yerini bıraktı, Tansu ÇİLLER’e, Düştük gülünecek gârip hâllere, Nasreddin Hoca’yla varıp Göllere; Bile bile tutmaz mayalar çaldım! Birgün ısmarladı Allah’ı kula, Bir gün Balta vurdu kökünden dile, Oda, Clinton’la girdi kol kola; Ondanda epeyce alımım aldım! Tansu, Erbakan’la hükümet kurdu, Ne hikmet! İkisi yan yana durdu! Bu Millet saf mıydı, yoksa ki, kördü? Akıl, sır ermeyen günlerde kaldım! Milli Görüş diye bayrak taşırdı, Hassas konuları(!) bulur, kaşırdı, Tansu’yu tanıdı, yolu şaşırdı; Sanmayın, anlayıp, kendime geldim! Olmuşlar, yalanın, dolanın pîri, Onlar Çoban, bizim hepimiz sürü, Sürerler yol bitmez, yürü ha yürü; Gözlerinde; Ussuz davardım, maldım! Ulân! Ne gerici(!) Milletmişiz be! Millet değil hazâ illetmişiz be! Çağ atlayıp, uzayı hâlletmişiz be! Hırsımdan katıla katıla güldüm! Sonra umut oldu seçim sandığı! Milletin başında neydi döndüğü? Bütün ümitlerin bitip, söndüğü Demlerde hükümet ortağı oldum! Tamam! İşler şimdi girer rayına, Herkes alır neyse düşen payına, Gitmeyiz kimsenin huyu suyuna; Dedim, yanılmışım, eridim, Kıl’dım! Mesut YILMAZ çekti fitne başını, Eco durdurmadı, Soyka eşini, Bizimki ha bire sıktı dişini; Fırsatçı eline; Tef idim, tal’dım! Bir müddet böylece gitti salımız, Muhannete gülünç oldu hâlimiz, Kırdık elimizle kendi belimiz; Her mâkamdan öten esrarlı teldim! Samimiydim koştum, hizmet peşine, Yılmaz’a, sâbrettim Eco eşine, Saygım Devleteydi, değil yaşına; Münâfık dillere sermâye oldum! Hizmet için nice hayalim vardı, Lâkin bırakmadı krizler sardı, Ardından darbeyi depremler vurdu; Elden ne gelirdi, âciz bir kuldum! Deprem bölgesine vardım hızınan, Seyrettim Yurdumu yaşlı gözünen, Vakit yitirmedim kuru sözünen; Yaraları bir bir sarıcı eldim! Yeniden yapıldı yıkılan evler, Beni konuştu tüm dünyada devler, Yazıldı mucîze üstüne savlar; Lâkin, azınlığın korkusu Tul’dum! Yılmaz’la kancayı taktılar bana, Dervişle hükümet gelmişti sona, Eşeği sürdüler yokuştan yana; Çetindim hâine, bayırdım, beldim! Hesâplar MHP hükümet dışı, Böylece Yurdumun çekilir fişi, Tuttu plânlanan satılmış işi; Sandığı Milletin önüne saldım! Hizmetim yarıda kaldı böylece, Hâin, kalkınmayı böldü böylece, Amerika zevkle güldü böylece; Takdir! Şol Meclisin dışında kaldım! Meclisin dışında kalmamız takdir, Bunda hayır vardır, şüphemiz yoktur, Hakk’ın her işinde hikmeti çoktur; Tayyip’i görünce yakînen bildim! Lâfla imân olmaz, görsünler diye, Tayyip’i başlara verdi hediye, Koştu vardı hemen, Bush efendiye; Mesajı herkesten evvelce aldım! Şimdi nerde bize; “Ürkek” diyenler? Dile dolayanlar, tef’e koyanlar! Dillerini yuttu sövüp, sayanlar; Boşalmak isterim, lebâleb doldum! Ey, ahkâm kesenler! Revâ mıdır hiç? Câmilere engel, Kiliseye geç! Bir yıl hapis geldi, başın örtmek suç! Gâm vurdu döşüme, ciğerim dildim! Memleket imârlı arsa satılık! Daha var mı bundan büyük kötülük? Türk’üm diyen suçlu, moda batılık! Gelenekler elek, ben baktım tüldüm! Yeter be yeter! Sâbrım taşıyor, Necef’e kâfir’in topu düşüyor! Müslümân zûlümle, kanla yaşıyor; “Mü’minler kardeştir! ” Böyle mi bildim? ! ! Kıbrıs’ta fırıldak döndü es geçtim, Bartholemous sövdü, sustum, pas geçtim, Bush istedi, derhâl verdim ÜS geçtim; Nasılsa emrine amâde kuldum! OZAN İLO’m yeter, yürek kaldırmaz, Ne söylesen şartlı refleks aldırmaz! İnşâllâh hâini RABBİM güldürmez; Duâsın eyleyip, ALLAH’a saldım! .. 17.08.2004 İlhami Erdoğan |
o ne dizeler öyle...
tbr...