Suspus
susuyordun,
saat on ikiyi on geçiyordu, rüzgar vurmuş saçların uçuşuyordu, dalgalandıkça boğuluyordum. susuyordun, ve bu susmaları öyle iyi biliyorduk ki, korkup sesizliği bozmaya cesaret edemiyorduk, azar azar yitip gidiyorduk. susuyordun, susuyorduk, deniz vuruyordu yüzüne, martılar düşüyordu birer birer, ve bir anda kalktın, saat on ikiyi on beş geçiyordu, hiçbir şey demeden ardında bırakıp gidiyordun. ve sonrasında, geceler bouy susmalar benimdi, susarak bölündüm, yenildim, yenilendim. susmak bize paydı, kabullendik, sessizliğin huzurunda. şimdi dünyanın bütün dillerinde seni susuyorum, bütün lisanlar sus pus olmuş seni konuşuyor, elimde kalanlarla yepyeni bir evren kurdum, bilmiyorsun, gittiğin günden bugüne susuyorsun.. |