SEN YOKSUN LEYLA...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiiri yazdığım fakat annem tarafından 12 Eylül korkusu nedeniyle yakılan bir romanım için yazmıştım.
Romanımı yaktığı için anneme senin yaptığın bu darbeyi bana cunta rejimi vurmadı diyerek sitem etmiştim. şiirim biraz uzun ama sanırım okumanıza değecektir.
“Kimi görmek istiyorsan rüyanda Hep onu düşün görürsün diyordun Leyla”...
Oysa ben her an seni düşünüyorum Neden gelmiyorsun rüyalarıma Yalnızım, sensizliği giydim üzerime üşüyorum Gel ısıt beni, gir artık rüyalarıma Leyla... Bugün senin doğum günün, Bir pasta aldım 48 mum diktim üzerine Sen yoksun ya gülüm Ben üfürdüm senin yerine, sonra bir kırmızı şarap açıp fondipledim gülüm şerefine... Neden yoksun ki sanki, Neden yoksun sen Leyla... Bir şarkıcı tuttum, Hani seninle Tuzluçayır’da buluştuğumuz ıhlamur ağacı vardı ya O ağacın altında Sevdiğin / sevdiğimiz şarkıları söylettim... Şarkıcı söyledi ben eşlik ettim şarkılara, Sarıldım ismimizin baş harflerini kalp içine kazıdığımız ağaca sen diye Çöktüm kaldım hıçkırıklarla Leyla Sen nerdesin... Sensiz fasıllar bitti, Düştüm seninle gezdiğimiz yollara Köpek havladı bir evin bahçesinden Hani sen çok korkardın ya köpeklerden Hep arkama saklanırdın ya, sıkıca sarılırdın ya bana... Elimi attım arkaya korkma diyerek Baktım ellerim seni tutuyor, Gelmiştin Leyla evet gelmiştin Döndüm sarılmak için sana Ama yoktun ... Yine bir melek gibi uçup gitmiştin Avuçlarımın içinden... Ama rüyama girmiştin Leyla Yıllar sonrada olsa. Yok olmuyor gülüm Sensiz Ne ekmeğin tadı var, Ne soluduğum havanın Sensiz bir şeyleri eksik dünyanın... Özlüyorum seni çok özlüyorum Çağırsan sanırım gelirim... Şimdi müsaadenle canım Sana kapattım gözlerimi Bekletme gel ne olur Seni bekliyor rüyalarım... Seninle ilk tanışmamızı hatırladım gülüm... Aynı okulun , aynı katında, Farklı sınıflarda okuyorduk Teneffüs zili çalmıştı, Sen sınıfından bir sinirle çıkmış Ben de sınıfımdan tam çıkarken arkanı dönmüş Birilerine sayıştırıyordun Birden döndüğünde çarpışmıştık göğüs göğüse... Sen bana önüne baksana kör müsün demiş, Ben de hadi ben körüm ya sen benden de körmüşsün bayan Hem çarpıyorsun , hem de üste çıkıyorsun demiştim... O anda gözlerimiz gözlerimize kilitlenmiş , Esmer tenin ve siyah saçlarının telleri arasında kaybolmuştum bir an İlişkim kesilmişti dünyayla... Sonra uzun süre bakışarak ayrılmıştık oradan ... Ondan sonra zaten her şey kendiliğinden gelişmişti ... Ben arada bir kör numarası yaparak sınıfına giriyor, Sen kahkahalar atıyordun ve ben o anda Sınıfının kapısının arkasına saklanıyor, Sen fırlayıp arkamdan yana döne beni arıyordun... Diyorum ya gülüm hep iyi anlarımızı düşünerek, Teselli ediyorum kendimi, Ve hep o anılarla yaşıyorum.. Utanırdım kızlara arkadaşlık teklifinde bulunmaya O yüzden kimseye açılamaz ve hep yalnız kalırdım... Ta ki sen Eee ne olacak halimiz diyene kadar ... Sonrası malum gülüm, el ele kimse görmesin diye uzak mahallelerde buluşup gezmeler Göz göze bakışmalar ve hep mutlulukla andığım o güzel anlarımız kazılı kaldı yüreğimde... Şimdi sensiz uzun yıllar geçti Leyla... Sensizliği solumak, Ciğerlerime batan birer baldıran çiçeği sanki... Yorgun yüreğimle çıktığımda sokaklara Senin izlerini görmek beni hem mutlu ediyor Hem de yokluğuna kahrediyorum gülüm... Sen de severdin ya yağmuru Geçen gökten boşalırcasına yağıyorken , Kendimi attım sokaklara Seninle gezdim/ sensiz... Attım kafamdan her şeyi Senli düşüncelere kapak attım. Hep iyi anlarımızı düşündüm Ve güldüm... Zaten seninle her anımız güzeldi... Ne sen beni üzmüştün Ne de ben seni ... Tartışmalarımız bile birbirimizi incitmemek üzerineydi gülüm... Hep eleştiri, öz eleştiri mekanizması çalışırdı konuşmalarımızda... Yaşımız gençti ama olgunlaşmıştık ikimizde hayatta... Ve her pişen ve olgunlaşan hayatın sonunda Bazı sonlarda kaçınılmaz oluyordu, Yitip gidiyordu yaşamlar hayatlarımızın baharlarında, Kahpe pusularda Hain bir silahın namlusunda... "Gün doğdu hep uyandık, Siperlere dayandık, Bağımsızlık uğruna Al kanlara boyandık... Yolumuz Devrim yolu Gelin gardaşlar gelin Yurduma emperyalist dolmuş Kovun gardaşlar kovun...” Bu marşı hatırladım birden gülüm... Sen ve arkadaşlarımızla kayalıklarda bir ateş yakıp Etrafında türküler söylediğimiz Ve Türkiye devrimcilerinin simgesi Gün doğdu marşını söylediğimiz anları... Ben hiç unutmadım gülüm , hiç unutmadım Nereden bilirdim bir gün Bu marşı seni toprağa verirken Arkadaşlarım ile söyleyeceğimi... Seni kancık bir pusuda , Sırf bir devrimcinin yani benim arkadaşım olduğun için O ben dolu yüreğinden kahpece vurdular... Haber aldığımda hemen koştum başındaki kalabalığı yara yara vurulduğun yere. Gazete örtmüşlerdi üzerine, Kaldırdım yüzündeki gazeteyi Sim siyah gece rengi gözlerin açıktı Ve sanki beni görüyor ve bana bir şeyler söylüyordun... Üzerine kapanıp kahrolası faşistler Ne istediniz masum bir kızdan, Beni neden vurmadınız Diyerek hıçkırıklara boğulmuştum... Sonra seni kucaklayıp, Taksiyle İsmimizin kazılı olduğu Ihlamur ağacının altına götürmüştüm gülüm... Annen , kardeşlerin ağıtlar yaktılar baş ucunda Bense yıkılmış ve bayılmış Hastanede açmıştım gözlerimi... Bir gün; Senin katilin olduğu iddia edilen O faşistle karşılaştım bir sokakta... Belimde seninle meyve soyarken kullandığım o tırtıklı bıçak vardı... Kararlıydım, Senin yüreğine nişan alıp vuran o şerefsize Oracıkta saplayacak Kanını yerde koymayacaktım... Beni tanımıştı Üzerine yürüdüm , Anladı başına gelecekleri , Döndü hızlı adımlarla bir apartmana girdi Ben de arkasından... Kapısının ziline bastı, Kapı açıldı iki kız çocuğu karşıladı Babacığım diyerek boynuna atladılar Öyle bir sarıldılar ki katil babalarına O adama değil de Çocuklarına acıdım ve bıraktım peşini... Bilmiyorum gülüm beni görebiliyor musun Arada bir uğruyorum mezarına Sevdiğin en güzel çiçekleri dikiyorum toprağına Suluyorum onları dinmeyen göz yaşlarımla... Suluyorum içimde bıraktığın fidanları Soldurmuyorum Bu can bende oldukça da soldurmayacağım Leyla... Hiç soldurmayacağım... Ve ben hep Mecnunun kalacağım... Kazım DOĞAN |