BALIKÇI SALİH'İN AŞKIBALIKÇI SALİH’İN AŞKI Ah, ah! Bir de eskiden göreceklerdi seni Nasıl da kuğu gibi süzülürdün masmavi sularda Tüm koyları karış karış bilirdin En sert lodoslara direnirdin Laleler, sümbüller açardı kırmızı, mor dağlarda Çiçek kokularını çekerdin içine mis gibi. ** Fırtına gelecek derdi balıkçı Salih Gücü, kuvveti yerindeydi, asılırdı küreklere Yürekli adamdı İki tek attı mı vız gelirdi dünya Bazen gözleri dolardı yağmur toplayan bulutlar gibi Uzaklara dalar giderdi. Bazen sırtından vuran fırtınayla savrulurdu bedeni Sımsıkı tutunurdu hayata Yiğitti, mertti Yıkılmazdı Salih ** Sen ve O âşıktınız birbirinize Gıcır gıcır silerdi her yerini, gözünün içine bakardı senin Okşardı, severdi, öperdi balığa çıkmadan önce Hadi be gelinim derdi, hadi gitme vaktidir… Rüzgâr ne yönden eser, balıklar nerede bekler bilirdin sen Duvak gibi arkandan sürünürdü ağlar. Bilmem ki şimdi bu haline kimler ağlar? ** O korkunç geceye kadar her şey nasıl da güzeldi Mehtapta yakamozlarla dans eder sonra Salih’in türküleriyle dertlenirdin Bir de uzun hava çekerdi ki Salih Yanık sesi karşı kıyılardan duyulurdu Kaç mevsim birbirine karıştı teriniz Güneşle yandınız, yağmurla yıkandınız birlikte Tuzuna bulandınız denizin. ** Birden patlamıştı hava Kudurmuştu Islık sesleri kayalardan geri dönüyor Gecenin karası ölüm kokuyordu Ejderha bakışlı dalgalara yenildin o gece, kucaklayamadın Salih’i Kayıp gitti avuçlarından. Günler sonra cansız bedenini uzattılar yanı başına Çöl sıcağı kumlarda birlikte kavruldunuz Kızıl şafakların ateşi düşüyordu denizin gözyaşlarına Martıların ağıtları çırpınıyordu kıyı boyunca. ** Zaman ilaç olamadı yarana, yüreğin hiç susmadı Halâ öfkelisin, hırçınsın İsyanın çaresizliğine Daha ne kadar sürecek böyle denize küskünlüğün Tükenişin. Salih öldü, ya sen Ya sen… |