tütsülenmiş düşlerin büyülü akşamları
telaşımın tembelliğine vuran ayak sürümelerinde
kıvranır oldu kahrolası kararsızlığı ürkek kararlarımın teneşire yatırılmış bekleyişlerin duygusuz küskünlüklerinde sensizliği çalıyor saatler yine bu akşam da üşüyen ellerimden düşüyor her tuttuğum beraberliğim bilirim ki geri de getirmez şimdi lodoslar yitirdiklerimi ne çok zaman oldu eskileri açıp sermeyeli ortaya ne çok ömür ömrüme bir çentik attı da kayboldu koşturuyor masalların cadısı her zamanki gibi odalarımda ve sağır edercesine çınlıyor kahkahaları kulaklarımda çok sürmez çarpar suratıma hayasızca yalan okşayışları da görmüyor gözlerim bitişlerini kelebeklerin iltihaplanmış bir gece yarısı korkusunda bir sessizlik hüküm sürerken şarkılarda yapayalnız kimin uykularında şimdi deli düşlerimin üstünde tüten masum sevinçlerim ürperen bir günün kaçışıyla güneşten kırılıyor sana ısrarlı seslenişlerim şirret bir inancın eline bıraktım artık dilsizliğimin izlerini lanetleri ruhuma salan her sözün arkasından çıkıyor yüzsüzce karanlığı aşksızlığın saklamadın ya ellerimi içinde ellerinin ayaza düştü sensizlikte kaybolan zavallı gecelerim şimdi radyolarda yankılanıyor senfonileri isyanlarımın ah sevgili! yeter…bitir artık korkularını sıyrıl ve soyun loşluğunun kuytularından böl kendini bana acımadan ve içine al sensiz yaktığım bütün düşleri nihayet ölsün içindeki bensizlik ne var ki büyülü akşamların sarhoşluğunda çalıp da tütsülenmiş düşlerimi kucağımdan bana sessizliği bıraktın aldırmadan ardındaki yangın yerine yitik kelimelerin içinden dökülüyor şimdi tek isteğim: “annem! sen beni saklarsın değil mi koynunda” atilla güler ’07 |