Tebessümler düştü yüzümden...
tebessümler düştü yüzümden...
gökten inen yıldızlar gibi... bir anda kayıp gitti.. anlayamadım... tutamadım... tutunamadım bu şehre... ... bu gece olmasın istedim... sabahlarımız olmasın... ateşli bir gecenin sabahında, buz tutan yalnızlığım... yoksun... boşsun... çekip gitmişsin... neyin varsa kendine dair, silmişsin yüzümden... tenimden... bildiklerimden... sadece soğukluğun var, yatağımda... baş ucumda... ama hala, umudum var, umutlarımız olduğuna dair... hala ışıklı yollardan koşabiliriz diyorum... salıverebiliriz en dik yokuşlardan aşşağı ruhlarımızı... umut var... aşk var... sevgi var... var oğlu var... peki var da... neden anlamaz insanlar, anlayamadıklarına neden anlamsız isimler takarlar... umarlar....umdukları kadarını bulamazlar... ... (bölük pörçük kırıntıcıklar) kayıp düş(üş)ler biçimsiz gülüşler... lanetlenmiş bir şehir... hepsi yalan... yalandan ötesi da dolan... dolanıyor ruhum, MOR renginin kıyılarında... vuruyor içimden mavi dalgalar... gülümsüyor ruhum gözlerine... en umulmazlar... en umutsuz anlar... yaşanıyor bir bir... tam’ının tersine... biliyorum... hala umut var... hala varız... Hüzne teslim etmiş olsa da bu şehir kendini... derme çatma yüreklerde yaşananlar var... tarifsiz sevdalara gebe karınlar... ve geride kalanlar... bir kaç damla kırık göz yaşı... oysa... umut hala var... &07-09 Ekim ANKARA& ... Birkan SUCAKLI 08/10/2007 |