mesel var mesele yokbu gün Kuşluktan sonra akşamdan önce berberde bir dem yaşandı ki çoğu uydurmaca çoğu bilmece yüz dört yaşında bir amca sanki bir delikanlı edasıyla geldi sakal traşına alıç ağacından yontulmuş bastonuyla kendinden emin vahdettin hanı hatırlayan dimağsıyla fitney-i ficir töredi diyor binalar yüksek zinalar aşk oldu bilmem ne desek amcanın selamını gönülden alan yarı beli bükük benzi soluk olan sıyırmış alman çıplağı lüverveli belinden namus demiş yirmidört senesine birden ne zürriyeti var şimdi ne de tasası kendi yorumuyla yiğitlerin hası soba başında oturup bizleri süzen şöyle bir cemaati geçirdi gözden oğlu tır şöförü dünya geziyor onun anlattıkları doğru politika,ekonomi,siyaset her şeyi biliyor hafife alarak hepimizi cılız biri ara bulsa lafa dalacak yükselişte siniri çay servisinde aniden girdi mevzuya oldu olacak kırdı havasını bütün zevatın kamu mektebinde okuyan kızı vali çıkacak herkes duman altı tütün serbest buraya ceza yazmak ne demek rivayet-i mevzuu olmadan askerlikten makas oynaysaydı ensemden tam onun duasını ediyorken paragraf açıldı kâzım karabekir’den kahramanlar karışık bir ulus sahnede yaşanıyor çağ’da en büyük keder eba müslüm’le atatürk silah arkadaşı san ki ne fark eder geceye yakındı kurtulurken mahramadan bunada şükür hem de ikinci dünya savaşı patlamadan kasım |