Yeşil Montlu Kız
Önce tatlı bir tebessümün aşka,
sonra şaşkın bakışların ayrılığa.. Biliyorum ayrıldığını, sen de yarım kal’dın yarım bir gidişle. Gözyaşların seni avutmak için öpüyor şimdi yanaklarını, akan rimelinle, şevkatle.. Onun dudağı lüks bir sigaraya benziyor paranın asla yetmeyeceği. Dudak uçlarıyla nefes almaya alıştığından, Bir sigara yanıyor kızıl dudaklarının arasında, Kırılmış kalbin gibi olsa da.. Yanıyor işte.. Ayrılık kaşların gibi geldi çattı aşka, Ayrıldın, Sen de yarımsın. Ve Aşk, Bir iç çekiş gibi adeta. Ciğerlerine dolan nikotin yetmezmiş gibi, Birde keşke zehriyle zehirliyorsun kendini, Üstelik her defasında. Keşke gitmeseydi, keşke sevseydi beni. Öptüğün sigaranın pamuğu, Kırmızı ruj izinle beraber kül tablasında. Savrulan dumanlar, Hayallerinden farksız bir hızla uçup gidiyorlar, kayboluyorlar karışınca hiç soluyamayacağın bir havaya. Ve o kıvılcımlı gri rengi söndürülüyor, İsyan gibi bastırıldıkça parmaklarınla, Kül tablasına.. Yeniden onun dudağı dudaklarında, Yakınca bir sigara daha.. Ama sönüyor, Sövüyorsun.. Sigaran olsam sönmezdim, Biliyorsun.. Yeşili renk yapan senin gözyaşlarıyla dolu gözlerin, Ve senin gün boyu sırtından çıkarmadığın o yeşil montun.. Çıkarma da zaten hava soğuk, Üşürsün. Saçların ya sarı ya da kızıl bakıyor rüzgara, Boyadığından gözler hariç ne varsa. Güzelliğin, Kırık kalemle yazılan bir şiirin mısralarında, Sadece, Masumca.. Sen Almanca seviyorsun ama, Türkçe unut onu, Daha kısa.. Ani bir veda bu, Hem de bahar mevsiminde. Yeşil montuyla baharı andıran kız! En son "gülümse" demiştim sana, Hatırla.. ’O’nu unut, Gülümsemeyi asla.. Ahmet Kastancı |