yalancı ormanın ağaçlarıdüş bahçeye süzülen karanlık çatal dillere çizdim portrelerinizi kırmızı değilmiş elmalar ağaçların evine nefretin göz bebeklerinden çaldığım bir buket kıvılcım ile babamın asma çardağını da yaktım zaten imbat avcıları kıvrılarak ilerliyorken kentimize sen o şarkıyı dinleyip üzülme diye anne çekin forsalar kürekleri bu günde çözemedi ölü gemicilerin düğümlerini aydınlık okullar süresiz tatil mavi önlükler naftalinledi kayadan mezarlar yapay ışıklardı belki paralı eğitimin mimarları sokağımızın lambalarını taşladı elleri panzer ana sınıfından sağdıcım olan çocuklar sakal ve eteklerin milimetrelerini irdelemekti seçkinler sokağında felsefi boyut arnavut kaldırımlar sığdırdım gizlice aklımın cebine döküntü kamyonetlerin egzos dumanı sindi zamanlar devşirerek delik tabanların izinde eski mahallenin dik yokuşunda fesleğenlere varoşların küçük avuçlarına çekilirken eskici umutlar rüyaların bitek bahçesine kurdular taziye çadırlarını karalara bürünmüş fettan bir zehir matem fahişe yüreklerin kutsandığı kanlı mabetlerde işaret parmaklarımızı baştan çıkaran hoş geldin zamansız yolculukların arkadaşı iyisi kötüsü aranmaz sonların biliyorum yinede ak saçlara daha bir yakışır bilirsin o kaçınılamayan ferman . |