UÇURUMUN DİBİNDE YASEMİNLER
Uçurum korkum, günlerce, gözlerimi sakladı senden.
Dibinde Yaseminler bitmezdiki, bilirdim ezelden Islak yapraklı Yaseminler,’korkma’ dedi ’derinlerden’ ’Senin için hazırlandım kokunu aldığım ilk günden.’ Uçurumlar, mavi kelebek kanatları gibi keskin Yüzümdeki çizgiler derin ve hepsi senin eserin. Karanlığın kolları beklerdi sarmak için geceleyin. Ardına saklansam da, kızkardeş bildiğim meleklerin. Yabancıyım bedenime, benliğime, küstah sesime. Yaralarımı sarmayı bıraktım, kırkıma erişince. Kelimelerim; saklamak için utancımı, sessizce. Temizlenmeliyim babaannemin sabırlı elleriyle. Yasemin kokusu nedir bilmezdim, asla bilemezdim. Koklarken, gelincikler kadar ürkek sevmeseydin. Bıraktığımda ellerimi kırılgan bir kelebektim. Kanatlarımı terk eden tozlar, ölüm habercilerim. Kalbimden sızan kan değil, kırık kanatlar gerçek değil Kokunu alınca anladım, bundan önceki ben değil. Yasemin çiçekleri yeşermez dehlizlerde, diplerde Sevindim, seninle olan hiçbiryer uçurum değil. Ahmet SÜRÜCÜ 1.Mart.2012 |
ilk eleştirim, yeni başlayan herkes için geçerli, tıpkı bende de olduğu gibi... kafiye de ısrarcılığa gerek yok kesinlikle... serbest bırak kalemini, peşisıra uyum için zorlanma, hissiyatındaki ahenkten gelsin mısraların akıcılığı... ve ardından oluşacak berraklığı... göreceksin manalardan oluşan kafiyeler, mısra sonlarındaki zorunlu uyumlardan çok daha manalı...
Tebrik ediyorum... Her işte olduğu gibi yola çıkarsın ve yolda ilerledikçe-emek verdikçe ustalaşırsın... Devamını bekliyorum... köklerini sağlamlaştırmasını, gelişimini izlemek, yorumlamak istiyorum... Manaların gömüldüğü mısralarla harika bir başlangıç...
Ersin
obsidyen tarafından 3/1/2012 11:50:57 PM zamanında düzenlenmiştir.