Yıllar
Yıllar var ki alın çizgilerinde onur olur belirir
mert yüzlerde gülümser, namert suratlar delirir yıllar var ki, endişeye mahal vermez göz ucuyla görülür dosta güven verir, düşmanda hazımsızlık duvarları örülür yıllar var ki, omuzlarda yük, saçlarda ak, benizlerde soluk bedenin yorgun, yüreğin donuk, ciğerlerinde zayıf bir soluk yıllar var ki, neden geçmiş, nerden geçmiş, kime, nasıl bilinmez boşluklar ağır basar, ta içine çizilir, doldursan dolmaz, silsen silinmez yıllar var ki, elif kadar yalnız, bir o kadar hikmetli, bir o kadar manalı ne süs ister ne şatafat, güzelliği özünde, sevdası sır, aşikar olmamalı yıllar var ki ne karanfil, ne beyaz mendil, karartmış gözünü zehir mi zehir çağlayan gibi gözden çıkar, Karadeniz’i perçinleyen o azgın, o hırçın nehir yıllar var ki, dokunmaz gözlerine, bakışlarına ilişmez, kalan kalır yerinde şaşkınlıkla bakarsın, yine aynı aşkla görünce kutup yıldızını, günün birinde … O yıllar, nasıl geçer tanımsız, yaşamakla tükenmeyen o yıllar, Ah, hoş bir seda, kuru bir veda, ayrıksı ot gibi biten o yıllar… Bir satır habersiz, bir çizgi resimsiz, sade ve sade yorumsuz Geçmiş olan, geçiştirilmiş olan, sele serpe yağıp, yığın o yıllar… Muhittin Dağhan |