AŞK BU İŞTE!
Bu sıkıcı şehrin garında buğulu gözlerimizle ne işimiz var?
Hüzün damlıyor gökyüzünden, zamanımız dar Sevda yolumuzun son adımı burası Elveda oluyor, “kendine iyi bak” dileklerimizin arası İçinde kırık-dökük ne varsa sakın söyleme Götürdüğün resimlerimi okşa her yağmur yağdığında Yanında olmayacağım ya, aklımda kalırsın Söz ver bana, penceren açık uyuma, hastalanırsın. Dur, gitme demem için bahanem kalmasa da Her akşam masaya senin için bir tabak daha koyacağım Ebediyen döndüğün sırtını ve buz kesilen ellerini arayacağım. Yine de kalbimi dinleyip sarmaşığımızı kurutmayacağım Kâbuslu bir gece vakti öperek uyandırman için Balkon kapım daima açık kalacak tırmanasın diye Utanıyorum ısrarımdan ama aşk bu işte! Sana engel olamayacağımı biliyorum Biliyorum ki asla geri dönmeyeceksin O sebepten böyle saçmalıyorum Ne yapabilirim ki? Hâlâ deliler gibi seviyorum. Ne garip değil mi? Umurunda değiliz etrafımızın Bunca kalabalığa rağmen şahidi yok ayrılığımızın. Otobüsün camına yapışmış yüzünü sakla ve git Unutursan affederim, hata bendeydi derim. Yanağına kondurduğum ateş gözden kayboluncaya kadar sönmesin istiyorum Suskunluğundan anlıyorum! Artık tek başıma ıslanacağım Kahretsin! Gönül çelen solgun çiçeklerinle avunacağım. Mücella Pakdemir |