(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ÂH LEYLÂ (17) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÂH LEYLÂ (17) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Dîvân Edebiyâtı'nda '' leylâ '' sizce sadece kadına verilen isim mi? Ya da şöyle sormak isterim; bir mazmun mudur Leylâ? Dîvân Edebiyâtı'na olan hayranlığınızı görmemek mümkün değil. Bu konuda fikrinizi de almak istedim açıkcası.
'' Tasavvufi gelenekte Leyla bazen Allah, bazen de Peygamberin yerine sembol olarak kullanılmıştır. ''
Bu bana verdiğiniz cevaptan aynen alınmıştır.
İddaa olması da sizin görüşünüz sanırım. Nitekim bir çok disk, tablet vardır mitoslara dâir ve bütün bunlar gerçekte Leylâ ile Mecnûn'un da aslında hangi temeller üzerinde şekillendiğini gösterir.
Size sadece tek bir kaynak vermekle yetinmek isterim. Ali Şîr Nevaî. Batılıların söylemlerinden bahsetmiyorum ben.
Kaldı ki; Yaratan ile yaratılan bir değildir. Tasavvuf dediğiniz şeyin içinde '' E'nel Hak '' deniyorsa onun adı ne olur bilemiyorum. Ve ayrıca yapmayınız lütfen, Gökhan Tunç mu sizce bu konuda yetkin kişi. Orientalist şiir ve edebiyat bakış açısından da aslâ söz etmedim. Orientalistlerin yön verdiği binlerce yazı, roman, şiir örneği verebilirim size lâkin benim aktardıklarım tamamen gerçekliktir. Uygulamalı orientalizmin de sömürge süreci ile daha da ilerlediği düşünülürse, bu pek mümkün gözükmüyor. Leylâ ile Mecnûn mazmunlarından bîhaber olup da dîvân edebiyatı konuşmak pek mümkün olmuyor nitekim.
Herneyse efendim, daha başka zamanda uzun uzun konuşmak isterim konuyu.
Tasavvufun kaynağını Yunan hikmetıne (sofa) kadar götüren var ama, bu yaklaşımlar sadece Batıdaki oryantalistlerin bir idaasıdır. Hatta Yeni Platonculuğa kadar dayandıran da var. E.H Palmer Oriental Mysticism adlı eserinde tasavvufun ari ırkına dayandığını iddda ediyor.
Nicholson ise bunun islam kaynaklı olduğunu söyler. Bir protostan olan Tholuck aynı kanaati paylaşır. Peygamberin hayatına baktığımız da tasavvufun menşeiini açıkça görmek çok kolay.
Richard Hartmann ve Ignaz Goldzihar tasavvufun kaynağını Budizme kadar götürürler. Fakat bunlar hissi iddaa mahiyetindedir. Gelen rivayetlerde Mecnun ve Leyla'nın yaşadığı söyleniyor ve bu bir ihtimaldir. Her mitosun temelinde mutlaka küçük de olsa bir realite vardır. Yani bir olay bir şahsın mitos olmasına sebep olur. (kendi görüşüm)
Leyla ve Mecnun kelimelerinin etimoljik anlam teorisi bana aittir.
İlk dönem sufiler de Tasavvuf kelimesini kullanmamıştır. Ama bu kelimenin ihtiva ettiği hayatı yaşamıştır. Mevlana sadece sufi değil; aynı zamanda teosoftur.
Mecnun genel olarak kulu temsıl eder. Leyla Allah ve Peygamberi temsil icin de kullanilir. Macnun'un Allah ve Peygamberı sembol icin kullanıldıgı cevabımda yazmamaktadır. Bu notada bu linke basarak malumat sahibi olunabilir:http://www.millifolklor.com/tr/sayfalar/83/02.pdf
Leyl yâni '' gece '' , esved kökünden türemiş olan '' sevdâ '' siyah.
Bu kosmos içerisinde incelendiği vakit ortaya şu çıkar sayın S/âye;
Leylâ kesinlikle gerçekte yaşamış insan değildir. Leylâ ve Mecnûn kosmosu ile sadece gece ve gündüz, aslâ kavuşamayan iki sevgili anlamı ortaya çıkıyor.
Tasavvufî gelenek diye de bir gelenek yok aslında. Büyük İskender'in doğu seferleri ile elde ettiği mistisizmin hindistan kıyılarından yunan kıyılarına gelmesi ve oradan da tekrar anadolu topraklarına dönüşü ile oluşmuş bir söylemdir. Her ne kadar ülkemizde '' tasavvuf '' çığırtkanlığı yapılsa bile bu aslâ değişmeyecek bir gerçektir. Örneklemek gerekirse; Mevlâna '' tasavvuf '' kelimesi etrafında bir mistisizm havası solumamıştır. Attâr da dahil olmak üzere aslâ söylemlerine katmamıştır.
Mecnûn konusuna gelince; Leylâ nasıl geceyi temsil ediyorsa Mecnûn da gündüzü temsil ediyordu. Eski eserleri özellikle de resimli çalışmaları incelemenizi tavsiye ederim. İncelediğiniz vakit görürsünüz Leylâ ve Mecnûn'un aslında gece ile gündüzün kavuşamaması etrafında şekillendiğini.
Size bu soruyu sorarken yanılmamış olduğuma sevindim açıkcası. İlâhî söylemin farkındalığınız mutlu etti. Lâkin, Mecnûn aslâ '' Allah, peygamber '' sembolu yerini almamıştır. Bu konuya illâki dikkat etmeniz gerekir.
Leyla'nın gerçek ismi Leylidir. İkisinin de anlamı gece / siyah / karanlık demektir. İbranicede de Leyla aynı anlama gelir. Kelimenin anlamından hareket edersek Leylayı / karanlığı / yokluğu sevmek çok zordur; aşk insana bunları sevdiririr. Moses Maimonidasa göre de Allahın nurunun arkası salt karanlıktır. Varlık bu salt karanlıktan gelir. İnsan olarak varolan (maddiyat, ışık) şeyleri severken zorlanmayız.
Leyla, edebiyat geleneğinde beşeri aşktan ilahi aşka geçişi anlatan bir dönemdir. Bizatihi Leyla ve Mecnun Arap dünyasında yaşamış gerçek kişilerdir (Genel kanaat böyledir).
Mecnun kelimesi Arapça ,,cunun'' kelimesinin meful şeklidir ki ,,cunun'' kelimesi de ,,cenne'' kelimesinden türemiştir. ,,Cenne'' kelimesinin anlamı da ,,gizlemek'' ,,saklamak'', ,,gece çökmek'', ,,karanlık basmak'' anlamlarına gelir. Bu kelime ,,cunne'' şeklinde okunursa ,,çıldırmak'', ,,deli olmak'' anlamına gelir. Hatta şöyle bir deyim de vardır: ,,Cenne cununuhu''( kendini kaybetmek, çılgına dönmek).
Leyla ile Mecnun kelimelerinin anlamlarına baktığımızda her ikisinde karanlık anlamı var. Zaten aşk, iki sevgilinin birbirine benzemesidir.
,,Sevda'' kelimesi de ,,siyah'' denir. Ki İbn Sinaya göre aşk, vücudumuzdaski ,, siyah suyun'' oranının değişmesi sonucunda ,,sevda / aşk'' oluşur. Bu teori, duygunun biyolojik ve kimyasal tarafı.
Divan edebiyatı geleneğinde Leyla güzelliği de temsil eder. Bu güzellik aslında Allah'ın güzelliğidir. Kadın Allah'ın güzelliğinin ve merhametinin tecelli ettiği yerdir. Rabbimizin ,,celal'' sıfatı da erkeklerde tecelli etmiştir. Tasavvufi gelenekte Leyla bazen Allah, bazen de Peygamberin yerine sembol olarak kullanılmıştır.
İlginize tekrar teşekkür ederim. Dilerim yazdıklarım faydalı olmuştur.
Seslendirme şiiri çok anlamkı ve zengin kılmış.Kelimelerin seçimi,uyumu müthiş bir ahenk oluşturmuş.Hem Fuzuli,hem de Yahya Kemel'in şiir uslubunun izleri,yansıması görünüyor.Gerçek aşkın duygu ve ruh değerini ortaya koymuşsunuz.Anlam derinliği çok yoğun,gözlerimi kapatarak dinlediğimde kendimi Hüsn ü Aşk gemisinde yolculuk yapıyormuş gibi hissettim.Yalnız'' kebab''kelimesine takıldım,bu büyülü ahengi bozmuş gibi geldi bana.
Bu değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Şiirime anlam katkı. Divan Edebiyatında ,,kebab'' imgesi çok kullanılır. Tabii ki başka kelime de seçilebilir. Aslında biraz ben de takıldım bu kelimeye ama; şiirdeki bağlamda düşünüldüğünde anlamı daha ağır bastı.
LEYLALARA YAZILAN ŞİİRLERİN İÇİNDE EN BAŞARILILARDAN BİRİ
KUTLARIM