sarıya çalar aşk
sarıya çalar yakarışların mavisinde gezinen umut
solar yakıcılığından güneşin yeşiller…kanar güz hüzün düşer göklerden büyüsüne kapılmış gri bulutların kopup sağanak damlalar arasında gelir kapıya çalar aralıksız sağır edercesine kulakları hırsla ve arsız kaygan bir esriklikte kilitlenir bekleyiş bir nokta daha belirir içine ateş düşmemiş serilir önüne nemli bir serinlik göklere açılan her elde gezinir duaların şeffaflığında saklanan çaresizlik ve her çaresizlikte bir kez daha açılır yara sızar irin umarsız sorulmaz hesap kızıl alevinden yangın yeri bekler bir yerlerde gider rüzgar ve biter dualar kapanır yaralar koynuna aldığın hazan acısı terk etmez inler hüzünlü sesleri kuru yaprakların yalnızlığında eylülün yalayıp geçer sevda ıslak toprak kokusuyla yüreği ve kıvrılıp çöreklenir içine suskunlukların her çıkış yılankavi bir masal misali anlatılır destanı hece hece dilden dile yaz biter güz biter söz bitmez geçer adı her sayfada kıpkırmızı ve ardı ardına lakin bitmez aşk asla ve biliyor musun hiçbir güz senin içimde eskittiğin düşler kadar soldurmadı yaprakları her yer ayaz artık atilla güler |
Ya yürekler solarsa?
İşte o zaman derin derin izler kalır yaşlı ağaçlar gibi. ağacın yapraklarına benzemez yürek solgunluğu, katmerleşir acılar kendi içinde.
Güzeldi şiir, tebrikler Atilla Bey
saygılar.
Düşleri eskiyen bir yüreğin seslenişiydi şiir