-ŞEFTALİ KIRMIZISI -
Tok karnına 5 öğün sen, "do" ve "re" muhteşem.
Beni intihara sürükleyen melodilerden şuh neşem. Benimle ölmek için cesaret ister, Durma ölüme yaklaş, Aynı şeysiniz nasılsa, ruh ve sen. Beyaza siyah sen düşünce şarkı olur bilir misin? KardanAdam a.k.a kaysın bi miktar bilinçlisi. Seni hatırlamak için kaleme kâğıda girişmişim. Duman sanırım hatta sihrin tüm görüntü grimsi. Soğuk bi yer, Ölüm notası, günüm boşasın, içim boşalır. Yazdıklarımı anlayan biri olmadığı için boşadır. Boşa mı? Bu yüzden mi hiç tâkâtim olmadığı hâlde zor da olsa, tükensem de karanlığına koşarım. Bugün gittin peki yarın? Yarın pazar ben evdeyim. Bugün gittin de peki yarın, neden unuttun dönmeyi? Bi kazma bi kürek bulup beni kalbine gömmedin ya, Ne yapayım ben şimdi sen olup hemen ardından ölmeyip? Sanırım anlamıyosun ya da ben yetersizim. Yok saydığım her gün içten içe fetheder bizi. Ben gittikçe uzaklaşıyorum tarihe tezat. Ona en yakın olandır tüm kulların en kedersizi. Beni tercüme edemez sana kulların en edeplisi. İçimde var olduğunu biliyosun da acaba ne denlisin? Gel artık. (Gel) Ve karşılığında sana benim olmayan her ne varsa istediğin, var kılayım ne dersin? Kaldır yıkıntıları beni kurtarıp, boğarak öldür. Acele et zamanım az, birazdan dolacak ömrüm. Sana yazacak elbet bir şeyler bulacağım. Çünkü yazılan her satır aslında bir sonrakine öncü. Kısılıyor gözlerim, Kaçarı yok, mutsuzum özledim. Ben bi boğaz farkı uzaktayken kapalı gözlerin. Bu adam her gün ölmek için kendine söz verir. Ama sen uyuyosun rahatsın hem de üstünde gözleri. Aç karnına alınır olsam açlıktan ölürdüm. Açlıktan ölürsem anneciğim beni dünyadan görür mü? Dünya burdan mavi, yeşil, beyaz, siyah, kahverengi, kırmızı, "sen sarısı" peki ya benim görüntüm? Siyaha beyaz sen düşünce güneş doğar gökyüzüne. Beyazlığının huzurunda bol bulutlu gökyüzüne. Bozulabilir ruh sağlığım beni mutlu et öylesine. Ölesiye, öldüresiye gül yüzüme gül yüzünle. Düşündürüyor olma fikri bile yeterli aklına. Senin değil de olmayışının benim üstümde hakkı var. Kucakladığım yeni bi sabahın buğusu camıma yağmuru; Yağmur da senin onu ne kadar sevdiğini getirdi aklıma. Yağıyor işte başka birinin gözlerinden üstüne. Birbirine aşık iki damla da dudaklarıma düştüler. Az evvel her binanın her tuğlası çatladı. İnanamazsın biri de kalbimin üstüne düştü, gel ! Kaldır yıkıntıları gözlerinle gör bu gerçeği. Altı aylık hayat hikâyesiyle aynı serçenin. Şimdilik yokum, hiçbir rüyanda. Bir anda, belki bugün belki bu haftasonunda sendeyim. Ben hep eksik kaldım sana, sen hep aynı sendin. Sana olan inancım beni çaresizlik yayına gerdi. Sana olmayan inancımın bir şeyler anlatmak derdi. Bir kez iç çek git; ama önce yanıma gel bi. (Off!) İstanbul sana yurttan ibaret, bazen de karşı yaka. Köprüler yıkılsın bir gün ve sen de karşıda kal. Ne sen yanıma düş bir daha, Ne de elime paslı tokan düşsün. Kocan olacak bir kadından güçsüz. Onunla sevişiyorsun, yüzüme yalan desen de. Beni hafife alamazsın eğer aşk üstünden geçense. Osmanlı toprağında çocukluğumu yaşadım. Farkım yok bu yüzden Sahra Çölü’nün kumlarında gezenden. Ne sen gel, ne de seninle keder, elem gelsin ! Aşk diye bir başkasına utanç veren densiz. Senin olamam derken bal damlatan ağzın, Şimdi aynı soruyu tekrar soruyo niçin hâlâ bensin? Şu yüzden hâlâ senim; Seninle sırrımız var. Sen gibi bahsetmiyorum herkese sırrımızdan. Bir gün akacak toprağına ömrümün hırsızı kan. O gün boğulacak gençliğim şeftali kırmızında |