ESKİ BİR TAKVİM İÇİN ŞİİRLER
I
Evlerin saat beş olma hali Ben yorgunum anlamaktan Bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan. Ve akşam Alanların caddelerin bana biraz fazla geldiği Üstümü başımı bilmediğim bir akşam Ne yapsam Alkollere gitsem. Giderim alkollere bir mektup gibi Alkollerden gelirim bir mektup gibi Bellidir sırtımdaki kan lekesinden ve puldan. Yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur Islanırım ıslanırım anlamam Sanki nedir bir yağmurun güzel olması Sahi bir yağmurun güzel olması Yağarken kendine severek bakmasından. II Duran ben değilim ki ayakta Gövdemden daha büyük ve akşama doğru Görünmekte olan bir sıkıntı var Dönüp arkama bakamam. Su gürültüleri! ey benim güneşimi ikiye bölen hızarlar! Ben işte günün birinde belli olurum İki olmam, bir olurum günün birinde Hızarlar! bir olurum, tarih de düşerim Cep defterime bir şeyler de yazarım Bir gün bir akşama doğru bulunurum da Bir kapıdan uzanmış binlerce boyun tarafından Hızarlar! neden olmasın, elbette sorulurum. Ey benim güneşimi ikiye bölen hızarlar! III Çimen kokusundan hızlı Bir sıyrık gibi bitiveren elde ayakta Nedir bu benim yalnızlığım? Neyiz ki bu karanlık kar yağışında Ey ipini kendi gerip ufka bakanlar Ölüler, diriler, daha doğmamışlar Toplanıp birdenbire hep aynı yaşta Ve nedir bu benim yalnızlığım? Ve içimde gezerim ucu sivri bir bıçakla Söylesem size söylerim ey ipini kendi gerenler Kedere kederle, ağrıya ağrıyla karşı çıkarım. Masam ki şuracıkta solgun bir köy akşamı Bir uzun yoksul, bir başka yoksul Düşer ellerim bir çağın artıklarına Çatalımda kemikler, ölü gözleri Ve iniltiler, çığlıklar Benden bir şey sorulamaz gibiyim. Biri gelsin şu tabağımı kaldırsın Çatalımı da İğrenmenin, tiksinmenin en eskisiyim İki eşya arasında bir hiçlik Ne iskemle, ne masa, tam orda tökezlenirim. Bir haziran, bir temmuz nasıl olsa gelir de Sorsanız size söylerim ey ipini kendi gerenler Ben döğüşken olanlara açılmış bir mendilim. |