VEDHALARIN BİRİNDE
-Kumarcı Musa
Vedha’lardan birinde Musa kumar oynuyor Peygamberlik bir meslek oldu Bozuk radyo ne demişti ağustosta (Ben karımın fotoğrafını isterim sizden) Dördüncü duvarda ben bulunuyorum Vedha’lardan birinde bir küçük tanrı Küçük işler için (Ben görmemiş olayım) Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim Burada sakal uzatıp Taranmış saçlarıyla (Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz) Hangi rejim için (O kadar çabuk değişiyorlar ki) Birinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz (Vedha sana ne dedi) (Dedi ki) II- Amatörler ve Profesyoneller (Kaçıncı Vedha’da vardı bu) Bir ay vardı Ay çıkınca gitmeliydim oysa Gidin unutun diyorlardı Vrangel’in orduları bile unutuldu masaların başında Viski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor Sokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum (Numarasını bilmediğim Vedha’lardan birinde) Artık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular Çok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum Bunlar da bizim Vedha’larımız Vedha belki hiç doğmamıştı Ne denebilir belki hiç doğmamıştı III- Got’lar ve Genç Vedha Bir Got sürüsü için Genç Vedha anlamsız bir Vedha’ydı Vizigot Kralı Alerik - takma adıyla - Ayıların ayısı tütün sarar (Çağının en kötü tütün saran kralı) IV- Duba’dan Laternacı Hiç bakmasa bu kadar dikkatli Laternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı Çaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi Adamlar geldi denizden ölmüş Kimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan İşe yaramayanların felsefesi bunlar Bir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini (Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada) V- Ayşe Dolley’in Bulunmadığı Bölge Kim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar Başlangıçta dinleniyorlardı Sonraları hiç yorulmadılar (Vedha çok gençti) Deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar Bir takım unutulmuş yüzler gibi Sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar Artık onları ben bile tanımıyorum Romanyalı pembe gözlü şeytan - Yahudi soyundandır biraz - Harita bilmeyen bir Vedha’yı Bir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu Eski takvimleri seve seve kullanır Ben ikinci gözümü bir kurşunla değiştim Ne denebilir benim gözüm maviydi VI- Vedha Vedha Vedha Denizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk İnançlarını nerede bırakmıştın sen Aradığın şehirleri taşıdı trenler Pabucumun bir teki ırmağa düşmüştü Göğün ta kendisi o zaman geldi Gel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedha’m gitmiş) Vedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki) . |