KALEDONYA PAZARI
1.
Yedi kent yatar Troya’nın altında. Kazıp çıkartmışlar hepsini yeniden. Londra’nın altında da yedi kent yatar mı? En dipten çıkanları burada mı satarlar acaba? Fosforlu balıkların durduğu şu tezgahın orda, çorapların arasında işte bir de şapka. Yedi şiline alamazsınız yenisini, saçma, buysa yalnız iki şilin, hem kötü değil o kadar, tek bir deliği var. 2. Korkunç tanrı oturmuştu kalkmamacasına, tabanları dışarı dönük, sonra bir gün kırıldı burnu, düştü ayak parmaklarından biri ve gözdağı veren kolu, ama bronz bedeni ağırdı çok, yalnız el yürütülmüştü ve geçerek bir sürü canlı ellerden düşmüştü Kaledonya pazarına.* 3. "Köprü yoktur Doğu ile Batı arasında" diye haykırdı ücretli ozanları. Gözlerimle gördüm ben ama o büyük Okyanusun sırtındaki kocaman köprüleri. Ve doğuya taşınan koskoca silahları gördüm ve onları şarkılarla el üstünde tutan halkı. Bu ara, içinden kan damlayan çay geliyordu, savaş yaralıları ve altın geliyordu, Doğu’dan Batı’ya. Ve Winsdor dulu, karalar içinde, parayı alır, sokar çorabına, pohpohlamadan sırıtır, gönderir onu Kaledonya pazarına. Nerde hani o eski çeviklik, bir sabah gelirler topallaya topallaya, ve bir tahta bacak satın alırlar, elden düşme, uysun diye tahta kafalarına. * Londra’nın ünlü bit pazarı. Bu şiir, Brecht’in bitmemiş şiirlerindendir |