iki yüzlü hayat
sus oldum ama
hiç uğramadı pus kapıma öyle anlardan bir an işte yine kara bir ilenç dolaşıyor damarlarımda kaynıyor iğdiş ettiğim duygular esiyor hoyrat bir fırtına öfkemin soluğunda yalana yalakalığa yavşak yapışkan sığ oluşlara üstüme çıkmaya çalışan tüm çamurdan varoluşlara yaralı kızıl sözcükler damlıyor damlara yayılıyor çıldıran şairden ares’ten çalınan ateşten oklar zafer çığlıklarınıza noktayı koyma zamanı artık dimdik ve hınçla linç ettiniz inceliklerimi …sakinliğimi yetmedi mi bitmedi mi yalan gülüşleriniz kesin! kesin artık bitti üzülmeye tahammülüm kalmadı deli bir türkü çağlamalı şimdi koymayın hesaplarınıza beni bakmayın ardınıza giderken ben benim de sizden yana bakmayacağım gibi yangınlara bırakılan bir geçmiş atılması gereken son imza konulması gereken son nokta tefrika edilmiş öykülerinize bu oyuncu el sürmedi sus oldum ama pus hiç uğramadı kapıma hayat…iki yüzlü bir yalan yoruldum seninle savaşmaktan yarına yeni bir yol var alınacak usanmadan atilla güler |
çoğu kere çekip gitmek fikri
çoğu kere kalıp savaşmak isteği
karıncalanırken akıl
ve arada derede duruşlar
kimseyle değilken derdi sadece kendine öfke biriktirir şairler
kendinden öteye geçemezken
içinden beriye dönemezken
sadece şiir, sadece kelimeler anlar seni senin de bildiğin gibi
öfke yakışmazken diline şiir işte her mısra
saygılarımla şair