tanımsız uğultunun
asyasına düşen gölgeler


çekik gözlü kadınların umut teknelerinde
annemin taze somun kokulu ellerinde
arıyorum zamanı


zamansızlığın
esmer tenli bedenleri geçen
bozkır ülkelerin mavi çizgili dudaklarından
gemiler dolusu fırtına kuşu sığınıyor
suları nasır bağlayan avuçlarıma


kızıl sağanağın şarkısı kurşun yağmuru
trenler nehirlere karışan yol
karanlık deltaların lahitlerini yazıtlayan acı srenler
miadını çoktan doldurmuş tanrıların
cesetlerini gömmekle meşgul parmak aralarıma


yıkık kubbenin
kurtubasını kaşağılıyor usulca dua
azgın akbabaların pençeleri yürek sahralarda
doyumsuz talan son canlı dokulara


gidenler zamansız
ve yitirdiklerim adına neden/ler bulamadığım


derviş heybelerden çaldıkları bir tutam takva ile
kıyama duruyor saflar alınları çelik kiri
demir yüzlü putların gölgesinde
bir olana
.