TATYOSUN KAHRI
son yolcunun adı attila ilhan’dı
miyoptu kısa boylu bir adamdı dostu yoktu yalnızlığı vardı yazı makinasıyla binmişti bizimle konuşmaktan çekinmişti gözlerini görseniz korkardınız polis’ten kaçıyordu derdiniz bir cinayet işlemişti derdiniz halbuki kendinden kaçıyordu tatyosyan’la arkadaş oldu güvertede birlikte gördük hırsızlama durduk dinledik ermeni sicim gibi ağlıyordu karısı marsilya’da kalmıştı çocuğu karısında kalmıştı anası istanbul’da bekliyordu palermo feneri parlıyordu tatyos’u iki polis getirdiler marsilya’daydık kıştı kıyametti rıhtıma kelepçeli getirdiler mistral zehir kusuyordu deniz bildiğiniz felaketti bölük pürçük akşam oluyordu tatyos’u göz hapsine koydular katiyen cigara içiyordu “dövülmüş süt gibi yorgunum geceleyin kapımı çalsalar öyle telaş telaş uyanıyorum iflahımı kesti fransızlar taşların üstünde yattım karımla konuşturmadılar üç günde bütün ihtiyarladım üç gün dua ettim küfrettim beni süreceklerdi biliyordum” tatyos’un camları kırılmıştı vapur ecel teri döküyordu gizli gizli şimşek çakıyordu haham levi dua ediyordu tatyos’un kahrını anlamıştı allah da anlasın istiyordu allah tatyos’u görmüyordu ellerini kana bulamıştı tatyos’un üç cigarası olursa ikisi mutlaka bizimdi iki göz gibi birbirimize yakındık aynı kahırla bakıyorduk aynı sancıyı çekiyorduk bindiğimiz bu gemi batsa çırpına çırpına boğulsak allah bilir ki sevinirdik yalnız çocuklardan utanırdık madem ki ölmemiz lazımdı “aşkale’de kel bir dağ vardı nefesimi keserdi tıkanırdım beni varlık vergisi yıktı üç sefer askerlik ettim gözüme kargalar konardı elimde değildi ne yapayım marsilya uzakta duruyordu macera beni çekiyordu istanbul’u sevmiyordum alıp başımı gidecektim” attila ilhan bir şiir yazacaktı herifin yüreği delinmişti içi taun gibi uğulduyordu tatyos’un kahrını yazacaktı sırılsıklam utanacaktık tatyos mutlaka mesut olmalıydı ömründe bir dakika olmalıydı o dakika mesut olmalıydı bunun çaresine bakmalıydık yoksa yüzümüz olmazdı doğru dürüst ölemezdik ölüler bizi ayıplardı |