Hayat Bahçesi
Bahçe tarumar. Ama gözler önüne serilen
Görüntünün sesi mi olmalı sözler? Serçe Cıvıltıları, çan sesleri, at pislikleri, Rüzgârın kuru yapraklarda bıraktığı Hışırtı yapışıyor sanki yirmi yıldır Kullanılmayan bahçeye, babanın ölümüyle. Toplumsal arkeoloji mi ırgalayan beni Tahrik eden, edilen bir leş kargası gibi? Meraklıyım. Budanmamış güller çılgın Palmiyelerin kuru dallarının altında, Kendiliğinden ölen çiçekleri toplanmamış Zakkumun. Gübre ve çürüyüş. Tohumdaki ev Kale gibi gözlüyor şimdiki ve geçmişteki Yaşantıyı: Kız ve erkek çocuklar burada Denge buldular nilüfer yapraklarında, çember Çevirmişti büyükler havuzda, sonra fırladı Resimden haylaz damat ve gelinler. Ama Onlar bir kez kapıdan girdiler mi İçeri, gözleri parlardı babanın, ayrıldılar mı Bir kaptan bakışını giyer, şapkasını geçirir Sözüne, kimse evde durmak istemezdi Tanışmamak için gözü dönmüş yalnızlıkla. Oysa ölümün görevi ne, gelir padişah Tekillik. Tek, sonra birden aynı Merdiven basamakları, aynı işçilik, aynı Anlamı bulunca evin biçeminde, dünya Ne kadar acı dolu, herkesin kendi Kefesine uygun dağılan. Acı aynı, Zevk de, ama kefen ne kadar geniş İşe, ağırlığın ne kadar fazla ise O kadar götürüyorsun işte öteye. |