Beşir Fuad
Enis Batur’a
Gün doldu: Kendime bir aksisedayım Ürktüm hep hayalâttan. Aklım bana açıkla: Yırtılan zaman mı gülün yaprağı mı? Elinde buruşturuyordu validem. Kapatılmış ve leyli bakışlı mecnune. Ömrüm şimdiden "bir devr-i hüzün" ve kapkara matem: Dizdizeyim dalgın hayaletinle. Ufku sen misin seyreyleyen Darüşşifa’nın o tozlu penceresinden, ben mi? Vehimler ve cinnet korkusu bana mirasın. Ölü oğul da küçük, çıplak ayaklarıyla geziniyor sofada, çatının içindeki rüzgâr gibi. Ey hafıza! Kanıyor Ne varsa süzdüğün. Siyah zambak: Koridorlarında usulca açan o Cizvit mektebinin "Gecede yazmayı mutad edindim" daha o zamandan. Sırdır çünkü yazı: Candan doğar ve ayan ettikten sonra sır olur Nemsin benim öteki zamanlardaki çocuk? Bir hasım gibi mi büyüttüm seni kalbimde? Sözüm sana yine de: Kimi gerçek daha derin düşten. Düşler de geleceğe gönderir ve Yitik Söz dirilir okurun dilinde. Yaşamım! Doğrusun yanlış olduğun kadar. Bir diken gibisin içimde. Ah! Gülün yok. Doğ karanlığın devâsa rahminden de okurum hisset beni: "İntiharımı da fenne tatbik edeceğim: Şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini iptal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelân-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim" Zevcem! Kim kimin uçurumu? Her ağuş, ne yapsak bir serzeniş aslında. Metresim! Kucaklaştık ama daha bir kez buluşmadık. Tecilin dolmasını bekledim ben. Suret-İ Varaka "Ameliyatımı icra ettim. Hiç bir ağrı duymadım. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım" Ki "kâğıt dahi kanla mülemma" |