BİLME SEN DE AYSİMA
Fal baktırmam, falcıları da sevmedim hiçbir zaman
o limanda da görüldüğüm doğru gelme sende Aysima! Bazen sert ve soğuk bir rüzgâr çoğu zaman yakıcı güneş var, çöl kokan bu nedenle fazla konaklanmaz buralarda gözlerimin önüne gelip, bir bir gider yolcular yalnız çocuklar dedelerinin elinden tutup izlerken denizi yüzümde güneş lekeleri, omzumda yılların izleri bir tarafı hep eğri duran gözlüklerimden tanırlar beni kelimelerin dokunup geçtiği taş duvarlara bakıp sadece bırakıp gittiği insanların o limanda da görüldüğüm doğru gelme sen de Aysima! Kürek mahkûmlarının uykusu nasıl olursa gece yarılarında uykumu ben öyle bölerim bölme sende Aysima! Zor, karanlık karmaşık dehlizlerden geçtikten sonra ölü balık gibi bakmak etrafa bana göre değil devaran ederken kan damarlarımda herdem kızılca kıyamet olsada, beklerken sabahı kürek mahkûmlarının uykusu nasıl olursa gece yarılarında uykumu ben öyle bölerim bölme sen de Aysima! Zamanın gergefinde dokunurken sayfalar seren bendim kilimleri ayaklarının altına bilme sende Aysima! Kervan kalktı yürüdüm, kaç iklim geçtim bilmiyorum Habil’in dökülen kanını gördüm nehirlerde çarşılarında ikircikli bezirganları pahalı atlarını soylu efendilerin! suyun dinginliğini aradığım kentlerde canımı zor kurtardım, köşe de dönmedim, köşe başlarında duranlar ürküttü beni dönmedim kavlimden yolun neresine eriştiğim ne kadar eriştiğim de belli değil her kar tanesinin bir acısı var bir anısı var gözlerimde her kan tanesinin bilme sen de Aysima! Ahmet Selim GÜL |