Yıllar Sonra Bu Temmuz Akşamında
Göğsümdeki yangın zamanla söndü kendi kendine
parmak uçlarımdaki izi var sadece, bana kalan belli belirsiz bir hayal gibi dumanlı sararmış, eski siyah beyaz fotoğrafın hatırlattığı titreyen sokak lambasının yanında durup önce nefesimdeki şebnemleri, gözümdeki nemleri toplayarak genzimi yakan gecenin karanlığına kaçan belli belirsiz bir hayal gibi dumanlı sararmış, eski siyah beyaz fotoğrafın hatırlattığı… Bugün tunçtan bir heykel kadar sensizim karşımda duran insanların çoğu da yabancı küçük odamın penceresinden dalıp giderken ayın tutulmasını, yıldızların kaymasını gördüm üç boyutlu çizgilerle aynadaki aksimde kan revan içinde dudaklarıma süzülen bir tat oldu ağzımda damla damla, zehirden acı küçük odamın penceresinden dalıp giderken ayın tutulmasını, yıldızların kaymasını gördüm… Yıllar sonra geldim diyorsun bu temmuz akşamında derinde kalan, deruni değil ve unutulan yüzünle hiç umulmadık bir yerde, uçuşurken saçların yıllar sonra geldim diyorsun bu temmuz akşamında biliyorsun anlamı yok artık kimseye o şarkının devran eski devran değil, çok da su geçti köprülerden kıvrım kıvrım uzanan değişik yönlere giden yollardan sonra hiç umulmadık bir yerde, uçuşurken saçların yıllar sonra geldim diyorsun bu temmuz akşamında Göğsümdeki yangın zamanla söndü kendi kendine bugün tunçtan bir heykel kadar sensizim yıllar sonra geldim diyorsun bu temmuz akşamında Ahmet Selim GÜL |