Bir gün Bana ne kadar çok benzediğini Önce kendine Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Senin kalemini kırdım kalbimde Tüm bez bebeklerini Tapınak çatılarında batıl bir inançla kutsadım uçurumlara Ve gecelerini içtim kanayarak şafak anlarında Öyle anlamsızsın ki Yitirdim yağmurbulutlarını gölgeleriyle
Yırtılacak birçok sayfanın hiçliğinden geçiyorsun bugün Tozlu raflarda dokunmuyorum dudaklarına Soğuk ve çatlamış topraklarımın şiirisin Yaşlanmış martıların inzivaya çekildiği Gökyüzü yalnızlığı misali sessiz Öyle bir boşluksun ki Öyle dolduramadığım Dipsiz Susturdum içimden geçen zamansızlıkları / geçmişiyle
Sürüklenen yaprakların ölüm dansını izliyor musun? Çıplak ağaç dallarının çaresizliğini?
Bir gün Yanmak pahasına da olsa Bu cennete ne kadar çok kaçtığını Önce kendine Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Yenilgilerimin sonbaharını kutluyor hüzünlerin Birçok kez Yeniden İntikam alırcasına aşk acılarından Sızılarımı sahiplendiğin anların hatırasıyla Özgür bırak yokluğumu zihninden Kamçılama sırtımı sürgününde Yıldızlara bak Gözlerine dönüyorlar her gözyaşımda
Buğday tarlalarında çıplak kelebekler uçuyor Avuçlarım düşlerinde çaresiz bir gökkuşağı Öyle bir çekiyorum ki içime şarkıyı Öyle bir çığlık ki Yankısız Susturdum hiçliğimin tüm gizemini Bu renksizlik sana ait tüm benzerliğiyle Benim en büyük yenilgim düşlerim / çocukluğumun masalları Anlatılmayan
Demir çubuklardan bir hapishane yarattım yeryüzüme Ölü doğan bir sabah güneşiyim güne Yüzümde hayatın sôl anahtarı Tüm kapılar kapalı Tüm pencereler sessiz Tüm şehirler boş Gökyüzünde silinen çentikler gibi Parmak izlerinden vazgeçen bir özgürlüksün bu şiire
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazı Siliniyor Yazgısı Yaşanıyor Hayatın şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yazı Siliniyor Yazgısı Yaşanıyor Hayatın şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bir gün Bana ne kadar çok benzediğini Önce kendine Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Senin kalemini kırdım kalbimde Tüm bez bebeklerini Tapınak çatılarında batıl bir inançla kutsadım uçurumlara Ve gecelerini içtim kanayarak şafak anlarında Öyle anlamsızsın ki Yitirdim yağmur bulutlarını gölgeleriyle
Yırtılacak birçok sayfanın hiçliğinden geçiyorsun bugün Tozlu raflarda dokunmuyorum dudaklarına Soğuk ve çatlamış topraklarımın şiirisin Yaşlanmış martıların inzivaya çekildiği Gökyüzü yalnızlığı misali sessiz Öyle bir boşluksun ki Öyle dolduramadığım Dipsiz Susturdum içimden geçen zamansızlıkları / geçmişiyle
Sürüklenen yaprakların ölüm dansını izliyor musun? Çıplak ağaç dallarının çaresizliğini?
Oysaki Her bahar başka yakar adamı
Bir gün Yanmak pahasına da olsa Bu cennete ne kadar çok kaçtığını Önce kendine Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Yenilgilerimin sonbaharını kutluyor hüzünlerin Birçok kez Yeniden İntikam alırcasına aşk acılarından Sızılarımı sahiplendiğin anların hatırasıyla Özgür bırak yokluğumu zihninden Kamçılama sırtımı sürgününde Yıldızlara bak Gözlerine dönüyorlar her gözyaşımda
Buğday tarlalarında çıplak kelebekler uçuyor Avuçlarım düşlerinde çaresiz bir gökkuşağı Öyle bir çekiyorum ki içime şarkıyı Öyle bir çığlık ki Yankısız Susturdum hiçliğimin tüm gizemini Bu renksizlik sana ait tüm benzerliğiyle Benim en büyük yenilgim düşlerim / çocukluğumun masalları Anlatılmayan
Demir çubuklardan bir hapishane yarattım yeryüzüme Ölü doğan bir sabah güneşiyim güne Yüzümde hayatın sôl anahtarı Tüm kapılar kapalı Tüm pencereler sessiz Tüm şehirler boş Gökyüzünde silinen çentikler gibi Parmak izlerinden vazgeçen bir özgürlüksün bu şiire
Bir gün
Bana ne kadar çok benzediğini
Önce kendine
Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Senin kalemini kırdım kalbimde
Tüm bez bebeklerini
Tapınak çatılarında batıl bir inançla kutsadım uçurumlara
Ve gecelerini içtim kanayarak şafak anlarında
Öyle anlamsızsın ki
Yitirdim yağmur bulutlarını gölgeleriyle
Yırtılacak birçok sayfanın hiçliğinden geçiyorsun bugün
Tozlu raflarda dokunmuyorum dudaklarına
Soğuk ve çatlamış topraklarımın şiirisin
Yaşlanmış martıların inzivaya çekildiği
Gökyüzü yalnızlığı misali sessiz
Öyle bir boşluksun ki
Öyle dolduramadığım
Dipsiz
Susturdum içimden geçen zamansızlıkları / geçmişiyle
Sürüklenen yaprakların ölüm dansını izliyor musun?
Çıplak ağaç dallarının çaresizliğini?
Oysaki
Her bahar başka yakar adamı
Bir gün
Yanmak pahasına da olsa
Bu cennete ne kadar çok kaçtığını
Önce kendine
Sonra Tanrıya itiraf edeceksin
Yenilgilerimin sonbaharını kutluyor hüzünlerin
Birçok kez
Yeniden
İntikam alırcasına aşk acılarından
Sızılarımı sahiplendiğin anların hatırasıyla
Özgür bırak yokluğumu zihninden
Kamçılama sırtımı sürgününde
Yıldızlara bak
Gözlerine dönüyorlar her gözyaşımda
Buğday tarlalarında çıplak kelebekler uçuyor
Avuçlarım düşlerinde çaresiz bir gökkuşağı
Öyle bir çekiyorum ki içime şarkıyı
Öyle bir çığlık ki
Yankısız
Susturdum hiçliğimin tüm gizemini
Bu renksizlik sana ait tüm benzerliğiyle
Benim en büyük yenilgim düşlerim / çocukluğumun masalları
Anlatılmayan
Demir çubuklardan bir hapishane yarattım yeryüzüme
Ölü doğan bir sabah güneşiyim güne
Yüzümde hayatın sôl anahtarı
Tüm kapılar kapalı
Tüm pencereler sessiz
Tüm şehirler boş
Gökyüzünde silinen çentikler gibi
Parmak izlerinden vazgeçen bir özgürlüksün bu şiire
Oysaki yazı siliniyor
Yazgısı yaşanıyor hayatın�
Başarılar diliyorum şairine Yunus diyarından selamlar.