Hüzünden cemale
Ve yıl saklandı anından
Hüzün yağdı sağnak sağnak takvimden Bunca çileyi beşiğinde sallarken teslimiyet Acının sofrasında demlendi Nebi Önce Kasım dedi kader sonra Abdullah Cennetin kokularına büründü iki evlat Dağın gözlerine baktı peygamber “Ey dağ benim yerimde sen olsan dayanamaz yıkılırdın” Hani titrediğinde ve oku dediğinde Rabbin Alemlere Rahmet indirildiğinde Üzerine şefkat yorganı seren Safına ilk duran Müslüman Hatice-i Kübra’n Vefakar eş Hakka yürüdüğünde Yanına koca bir ayrılık bırakıp gidişi Masumiyeti gül cemaline eklemedi mi? Yaprak zarafetinde dökülürken vedalar Ölüm döşeğinde Ebu Talip yanında Resul Usuldan ellerini çekiyor himaye Bunca abluka işkence bunca tecrit kir Ve çölün sıcağında bir yetim bakış filizlenir Koruyan kollayan büyüten bir can daha inerken toprağa Varlığı varlığına pervane Gözler akıyor gidenlere Sen de dök kinini Taif Yurdundan sürülen Ebu Talip’in yetimine Her iltica bu kadar zalim olsa idi Zulüm ve acı kendini Taif diye Tarif ederdi . Ve onlara anlattığında Seni hor ve hakir gördüklerinde Çocukların ellerine tutuşturulduğunda cehalet Dili olsa taşların akıbete ağıt yakar Sabrın zirvesinden Rahmet doğuyor Ey ayakkabıları kan dolan peygamber Tenine değen taşlar ağlıyor Söylesen bir sözüne! Gök dökülecek Dağlar bir emir alsa yücelerden birbirine girecek İste! Hercümerç olsun zemin Birikmiş ne kadar acın varsa Hesabına tek kelimen yetecek Açılan ellere bir dua dokunuyor Bir dua inletiyor arzı “Ben Rahmet peygamberiyim’’ Ümmühani’nin evinde derin bir sessizlik şimdi Görülmemiş bir davet Cibril’in elinde Burak en hayırlıya hazırlanıyor kendini Vallahi diyor Cebrail “sana daha hayırlısı binmedi” Hazırlan gecenin üstünde yürüyen nazlı sevgili Süslensin yıldızlar seyre çıksın kâinat Isra’nın sahibi Miraç’ın sahibi Muhammed-ül-Emin geliyor İşte son kapı Sidretü’l Münteha Tek sana açılıyor yürü Allah C.C.Seni bekliyor Kulhasan |