Bakıcılar Çarşısı
Altı yüz on bir yıl geçti.
Börklüce Mustafanın parmaklarının kırılıp, Göğsünün deşilmesinden bu yana. Hakikat türküleri hala kıyılara vurmakta. Torlak Kemalın Birgide asılmasından, Molla Kerimin başının, Bir pancar gibi koparılmasından. Bakırcılar çarşısında katli ferman çıkarıldı. Bir beden asıldı............ O zaman yayıldı özgürlük türküleri. Altı yüz on bir yıl önce.. Saroz çarşısından. Ağalar beyler sultanlar cephe ettiler. Ordularını duygu ve düşüncelere. O duygulardır bugün çarpan, Kapitalizm duvarlarına; Toprak işleyenin,çalışanın emeği kutsal diye. Geldik işte bu günlere. Gürül gürül akan şelale, Yorgun argın akmakta yine. Baş kaldıran baş verdi. Ah demedi eskiler gibi. Adını saysan bitmez, Ne kağıt/kalem yetmez. Kör karanlık kuyulara atılanlar. Ak boyunlarından ince uzun Dal gibi asılanlar. Dört kitaba da sığmaz, Kahpece karanlıkta vurulanlar. Gittiler birer birer. Özgürlük nağmelerin de. Bir adları kaldı geride. Namuslu dimdik ayakta. Kara çaldılar tutmadı. İri puntolarla yazdılar Vatan haini diye. Altı yüz on bir yıl geçti. Kaç zehmeri kaç bahar gitti, Var siz sayın gayrı. Her yara kendi ışığını saçar. Düşündüğün süre sen varsın. Var olabilmen hareketten geçer. Düşünce de eylem olmadığı süre. Bir ölüdür ana rahmin de. Beyazıtların Timurların ürktüğü bu düşünce. Söyle bana; şimdi nerede........................... 08.08.201 |