Anımsamalar - 86
Dünya kadar büyük bir günüydü çocukluğumun,
Mektebe ilk gittiğim o altın sabah. Omuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla Anamın okşarken söylediği bir "Bismillâh" Muhayyeleme sığmayan beyaz bir bina Ve kocaman bir bahçe ki oyundan büyük. Harfler kadar yabancı ve çirkin çocuklar Renk renk elbise, renk renk göğüslük. İlk ders bir bayramın son günü gibi soğuktu Gördük karatahtada, "Hesap" denen karaltıyı, Ezberletti kendi numarasını hoca, herkese; Ben de öğrendim iki haneli seksen altı’yı. Ve paydos gelmedi bir türlü odamıza Duvardaki levhaları ezberledim, masal gibi. Deminki çirkin çocukların oldu yavaşca hepsi güzel Ve o sevgiyle sevdim onları ki sızlatır daima kalbi. Oyunlar ve neş’elerle geçti o gün Ve tatlı rüyalar gibi bitti mektep. Bilgimi düşürmeden eve götürmek için İçimden seksen altı, seksen altı diyordum hep. Eve gelince kestim defterimden bir güle benzeyen iki rakamı Dolabıma yapıştırdım yan yana, bir zafer saadetiyle Ablalarımın göreceği saati bayram gibi bekledim TatlIydI bu bekleyiş mavi bir arifeden bile. Fakat şaşırmıştım iki rakamın yerini Dolap kadar, ev kadar guldü halime ablalarım. Anlar gibi durdumsa da, anlamadım yer değişse ne olur? Ki hâlâ para saydıkca o hayreti duyarım. Ki hâlâ yaşarım bir ayrılıkta o hayreti Dalarım 86, 68 diye bazen. Yer değiştirince başka şey olmak ne tuhaf Ne tuhaf ölümü duymak seksen altıdan! |