Belki de
yoruldum
anlamsızlıklardan ağır ağır giden şu hayattan yoruldum belki de çok hızlı akmasından zamanın ayıplarım günahlarımı anılar kirlenmesin diye altına sererim güneşin her hücresi kurur alevlerde mavimsi bir gecede yoklarım anılarımı köşe bucak anılarım nerde yaşanmışlığım kaybolur belki de hiç yaşamadım ben bulutlara tırmanırım belki birgün balıklaşırım Mariana’da ütopya olsam düşlenmemiş ve Olympus Mons kraterinden yuvarlansam belki de yine yorulurum birgün limana yanaştım sessiz ve kimsesiz telekleri yolunmuş martılar asılmış balıklar kıyıya vurmuş deniz durgun ve sahipsiz gök mavi sulara ağlar yağmurlar kurur hafif hafif… gariptir hiç duyulmamış yoruldum hergün yeniden başlamaktan yoruldum belki de doğmayacak günü beklemekten yerin sancısını işitirim çaresiz Nuh’u çağırsam kopar tufan yeryüzünü götürür bir insan seli karanlık tonuyla siyahın çöplükteki cesedlere emanet kargalar savrulurlar yarım kalan rüyalara sığ kaldı direnişler, bekleyişler… kimliksiz bir gecede bir militan vurulur ufalmış devlerin mermisiyle ve kızgın çöl kudurur kumlar bulaşır kara peçelere Endülüs’teyim rakkaselerle devrilir kadehler baht yolunda bir savaş var savaştan kalan azraili geçireceğim ordunun başına ve eğer vurulursa… tacımı alıp kaçacağım hiç bilinmedik yoruldum belki de nedensiz savaşmaktan piramidin ucunda bıraktım gözlerimi dövüştü firavunlar bir dünya için kâinatı satarım bir deli krala ölüm diyarından üşüşen atlılar taşırlar yelesinde vurulmuş ruhları yaşıyorum bir yaşlı mezarda… belki de ölmekten yoruldum ben Tahir oldum sen Zühre sevdiysek birbirimizi ayıplanıp durduk doğmadan evvel ahh…hayat bir serzeniştir işte sevdiğim hiç bitmeyen şavkıyor bostan korkuluğunda sevdiğimin gölgesi yoruldum belki de seni beklemekten muammalı bir dönüş ve yine aynı yerimdeyim bir şiir ve yine sen çivilendi yüreğim varlığın yokken çivilerin boşluğunu doldurdum arta kalanınla belki seni hiç sevmedim belki de artık sevmekten yoruldum elif şaşı |
Sevgim sevgin olsun can şaire,sevgi ve saygılarımla...