Eyüp’e MersiyeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1981 yılında Ablasının tayini sebebiyle kasabamıza gelen ve benimle aynı sınıfta okurken bir yıl sonra bilinmez bir nedenden dolayı canına kıyan, çok sevdiğim arkadaşım Eyüp’e ithafen yazılmıştır. Ruhu şad olsun...
Çocuktuk daha henüz on üç on dört yaşında,
Bize tuzaklar kuran bir hayatın başında. Eyüp Tarsus’tan kalkıp kasabama gelmişti, Bozkırın göbeğinde kalbime kök salmıştı. Eniştesi mübaşir, ablasıysa ebeydi, Ablası altı aylık bir bebeğe gebeydi. İlköğretim okulu, sınıfımız yediydi. Eyüp bir gün ‘’Annemi Özlüyorum’’ dediydi. Yakışıklı çocuktu, boyu posu yerinde, Bir gün bize gelmişti ta sabahın köründe. Boynunu yana eğmiş, gözlerinde yaş vardı, Sapanının içinde irice bir taş vardı. Dedi ki ‘’arkadaşım küçük bir serçe vurdum’’ ‘’Bir de bir sığırcığın çekip kanadın kırdım’’ Hüzünden bitap düşmüş, durmadan ağlıyordu. Kükreyen bir sel gibi, köpürüp çağlıyordu. Derken salınıp gitti dedi bana’’elveda’’ O sevgili dostumdan kalmıştım birden cüda. Yürüdü adım adım, oldu gözümden ırak, İçime ateş düştü, gönlüm yaşadı firak. Bir feryat yükseldi ki köyün tam ortasından, İçmiştim sanki zehir kırık bakır tasından. Ayaklarım Eyüp’ün eşiğine basmıştı, Biricik arkadaşım kendisini asmıştı. O yemyeşil gözleri boşluğa bakıyordu, Gözünden yanağına bir damla akıyordu. O gün bu gün Eyüp’ün ismini zikredemem, Nasıl kıydı canına bir türlü fikredemem. 20.11.2011 Kütahya |