HEY ÇOCUKLUK
durgun suda dalgalanıyor
çocukluğumun kokusu yansıyan yüzünün ince damarları suların yüzüne çiziyor o yılları hangi ara ayrıldın benden hey çocukluğum bu kadar mı acil sebepliydi gidişin yoksa seni ben mi terk ettim ya da büyük bedene mi müebbetsin maskeler döneminde kırık dökük bakan rüzgârın dalı kıramadığı yıllar bir an bağışlayın bana kanatlı umutlarımı evden verilen parayı sımsıkı tuttuğum gibi yakasından tutayım çocukluğumun kumda bıraktığım izlerle çığlık çığlığa kapışsın kum tanesi özlemlerim yıpratılmış umutlar gibi ayaklarıma dolanan ayrık otları ve yara iziyle ilk tanışan mahallenin ali kıranı bağışlayın küçülmek için büyüyüşü parmak uçlarından akıp gidişler dört almaktan daha üzücüdür çünkü harf harf hece hece kanatlanan siyah beyaz anılar kuşu ve üstümüzde yorgan durmayan deli yatışlar mevsimi nasıl kaygılanmazdınız ki dökmekten gözyaşını korkusu basamaklara sinerken boyun eğen sevinçlerin şekersiz cezalar saklambaç oynardı içinde koca arap çirkinliğinden korkular getirse de gözlerinde başak başak büyürdü umut acelen neydi hey çocukluk elinin tersiyle ittin masalları oyunları da şimdi oynarsın kendinle daraldı düşle gerçek arası dünyanın çapı şimdi evrenin başınla kuyruğunun fay hattı arası sendeledi aynandaki cennet düştü doyumun kucağına yansımaların pörsüdü kodlandı yüreğin sen bana en yakın yabancı aya yüz çizdiğimiz günlerden bir damla yaş bağışla gözüme büyüyen ellerime yer aç sevinçler topladığın ceplerinde M. Mustafa KILINÇER |