ekim ötesi yazılarışehirler yıkılıyor içimde sen ayak sesleri sanıyorsun çınar dallarındakiler çiçek mi sanki kara kargalar beslendi kanımdan yatıya geliyorlar meftama cömert olduğum akşamları suskunluklarına aldanıyorsun oysa ben;asıyorum kendimi şehrin tüm akasyalarına denk getirmek için bir gamzeye yenik düşmüş ayyaşı evi sırtında küfe durmuş maziyle dolu çulu palazı benden ötedeki beni buluyorum el ayak çekilince dilinde;bir kitap dolusu kerime nadir ’yeşil ördek gibi daldım göllere’ yudum yudum,soluk soluk yaşamak için bu meskun’u prangalar gerdim sinema afişlerindeki tutkularıma kaç çarlık devrildi,kaç defa roma ikiye bölündü haberin var mı saman kağıdından minder altı senaryolarımda hicran tınısı bu ne koro’yla söylenir ne akort tutar başına geldi mi hiç son sigaranı içmek bir tren garında milyon yüreklerin çarptığına mı inaniyorsun her şehir tek kişiliktir aslında gördün mü sevgili ülger’in tuzağına geldik gene seher desem,içimdeki atlılar yolda kalacak sabah desem,dallarımdaki kuzgunlar doymayacak ne diyem,sen söyle kasım |
Sizi görmek ne güzel.
Özledik şiirlerinizi.