FERYAT
Kaldır kafanı da göklere şöyle bir bak
Gidiyor bir parçan, kopuyor! Hem de ağlayarak Ey yıldızlar, siz bari duyurun sesinizi! Mutsuz olacak sonunda dinlemiyor ki beni Sanıyor ki garip bir şairin çaresiz haykırışı, çırpınışı Sevmedim onu diye, intikam alıyor benden İstersen git, atıl kiminsen onun kollarına, Gülücükler yapıştır, bir de oğul ver kucağına! Nasıl olsa zaman bekliyor olacak elinde kırbacı, Hayattan aldığın intikamın çıkarmak için acısını; Deli saçması, âşık zırvası diye tıka kulaklarını. Ya da görmeye çalış, biraz daha uzakları. Bir cam kenarında pinekleyecek umutların, Ruhuna kefen giydirecek döktüğün gözyaşların, Her kahkahana bir acı düşecek ardından, Farkı olmayacak, yürüdüğün yolların zindandan! Sanrıların acıtacak o narin bedenini, Hiçbir teselli dindiremeyecek kederini. Şimdi git, atıl kiminsen onun kollarına, Gülücükler yapıştır, bir de oğul ver kucağına! Sanıyorsun ki her daim mutlu olacaksın, Lağım çukurunda, gül mü kokacaksın Prangalarından kurtulamayacaksın pişmanlıklarının, Aşk mahkemesinde müebbetle yargılanacaksın! Düşmanın olacak, kol kola gezen her âşık, Hatıralarından kendine mezar kazacaksın Gönül sarayında kapıkulu olmaya can atarken ben, Meğer zalim bir gardiyan arzuluyormuşsun sen! Dalında taptaze meyveymiş günah, Ne de hoşuna gitmiş, toplamışsın kucak kucak. Süsle her cümleni altınla, inciyle, zümrütle… Kıymeti mi var, dil beş para etmeyince Düşünme git, atıl kiminsen onun kollarına, Gülücükler yapıştır, bir de oğul ver kucağına! Düşünme, her mevsim bahardır, yazdır, Düşünme, her gündüz gece olmayacaktır! Değil mi ki ömür dediğin upuzun bir kemer, Kelebek bile bir ömrü bir günde geçer! Kaldır kafanı da göklere şöyle bir bak, Gidiyor bir parçan, kopuyor! Hem de ağlayarak… Ertuğrul Adem Karışan |