BEYOĞLU’NDA BİR AKŞAMÜSTÜAdımlarım uzanıyor Beyoğlu’na, bir alaca karanlık öncesinde Vitrinler o günün, binalarsa sanki tarihin yansıması… Bir zamanlar faytonlar, şimdiyse tramvay gürültüyle Geçiyor hızla zamanın gerisinden Tünel’e doğru… Küflenmiş tarih kokuyor, gri ve nemli Arnavut taşlarıyla döşeli caddeler. Geceleriyse sarı sönük lambalar, Gizlemekte aşkla tutuşan gözleri… Yayalar, birlikte sürüyor valslerin izlerini Aznavur’da bir son tangoya takılıdır anılar. Ara sokaklar, başı eğili bir utançla gölgeli Yabansı nazarlara baş eğiyor, buruk tebessümler… Sokak çocuklarının, hayata kırılgan duruşları, öfkeli bakışlarında saklı. Kirli avuçlarından yükselen, tinerin kokusu, sanki havada asılı kalmış. Çiçek Pasajının, O keyif veren buğusuyla Gri binaların arasından aryalar yükseliyor Tünel’e varan yorgun ayaklarım, Bir içimlik kahve molası veriyor Beni haraca kesen zaman donuyor Akreple yelkovan Odakule’de soluklanıyor… Vatman’ın bir sona varış çığlığı Koca Beyoğlu’nu acı acı yırtıyor Köşede boylu boyunca bir dilenci Belli ki aşina bu seslere, Hiç mi, hiç kımıldamıyor… Ak martıların edepsiz çığlıkları, Haliç’in kızıl semalarını yırtarken; Karaköy rıhtımından kalkan, yolcu vapurunun sireni, Az ötede yemlenen ürkek güvercinleri, Alaca karanlığa doğru havalandırıyor… Emine PİŞİREN 2006-İstanbul-Taksim |
saygılarımla.