SİYAH LÂLE
bakıyordu gece
sol yanıma uzanmış ağlamaklı bir bakışla bakıyordu yüzüme... hüzünlüydü üstüme serperken yalnızlığını dedim ki kendi kendime gitme vaktin geldi senden artık siyah bir tülün arkasına mahpustu gözlerim kirpiklerim ise parmaklıkları olmuştu kahverengi denizimin zaman bir değirmenin çarkında dönerken kuşlar çoktan saatini kurmuştu sabaha aklım ise grip olmuş yatıyordu kırk iki derece ateşle bakıyordu gece küflenmiş tozlu sayfalarımın arasından yörüngesinden çıkmış ve sadece bakıyordu bir alıcı kuş gibiydi yalnızlık ısırgan otlarının arasında kalmıştı binbir emekle büyüttüğüm aşkım belki de bir acil vaka oluvermiştim çoktan dehliz koridorlarında aborde etmiş gemilerimi sürerken gözlerine gecenin boşluğuna çekiyordum küreklerimi uyku öncesi gençliğimin öpüyordum dudaklarından toprağın damarlarımdan göğ boşalırken siyah renkli lâleler açıyordu içimde ve anladım ki musannaydı usum artık... ASİYE ALEV AKBOĞA |