AHENKSİZ OYUN
Bana liseli, ekoseli, grup halinde gezmeli,
3 saat süren çoktan seçmeli Zamanları, zamansızlıkları anımsatıyorsun… İşte tam da bu yüzden senin kıyılarına Demir atmak isteğiyle, Senin o kıyıyı hiç sahiplenmediğin gerçeği, Sarmaş dolaş, yağlı güreşiyorlar. Senin sesine tutsak olmakla, Kulaklarımı, ses geçirmez korkularımla tıkamak Arasında zararsız kalıp; Açıkta demirli ruhumu ikna ediyor, En derine, serine dalıyorum. Artık senden gelen ışıklar, etten limanının gösterişi Gözümü alan mercan flörtlerden daha uzak… Sana ben her gece bir başka lakap takabiliyorum. Yaratıcılığımı bir ‘şah’ gibi koruyorum. Bu oyunu hassasiyetle ciddiye alıyorum ben. Sevişmeler hep tutkulu, sarsıntılı, zamansız; Şah-mat olsun, diliyorum. Yürüdüğünde arkana bakmadığını, Gözlerine hep fingirdek gülüşlerin takıldığını, Melankoli doğuran dişilikten usandığını, Sıkıldığını, Kaçtığını, Lakin, yakalanıp cazibenin nezarethanesinde sabahlamayı Delice, sersemce arzuladığını Biliyorum. Senin bütün bu mısraların konusu seçilmeye Değmediğini; Fakat içindeki fidanı büyüttüğünde dallarının, Tüm mısralarıma değebileceğini, Onlarla sarmaş dolaş uyuyacağını, Biliyorum. Ben senin sır gerçekliğini, Tüm o ahenksiz oyunlarına rağmen, Ruhumdaki deliklerden zevkle soluyorum. |