şimdi bir iskelede martının çığlığı sessizliğin kürtajındaayaklarımda mülteci bir acı nüfus ediyor. parmak uçlarımda bezm-i elesten yadigar antik bir satır başı uzanıyor,boylu boyunca . ve yokluğunun yoksulluğunda ayıklandığım Marmara’nın iç kesitlerindeki yüreğim......... hasret yine demlenmekte gönülde iki küp şekere sığdırdım bensizliğim sensizliğin koyu demini yudumluyorum. biraz kekreği dudaklarımda iz bırakıyor tarih sayfalarında silinmiş acemi cemalim en ürkek yanı, en çocuksu tarafımla sendeyim şehr-i İstanbul aşındırdım Süleymaniye’yi utangaç bakışımı çeyiz bohçasına koyan gözlerim Boğaz’a vurduğum kara peçe ve sensizliğe yoldaş gümüş pullar haykırıyor gecenin en dar rahmindeyken akrep ve yelkovan sessiz çığlıklar çıkmaz bir sokağın içine dalıyorlar maviliğinde su yüzüne çıkmış onca senli cümleler tüm secereleriyle hicranın menzilinde çileleri ekmek arası koyan cancağızım çorak coğrafyam(n)ın en bereketli döneminde buz kesen soğukluğa inat sana dem tutuyorum, irin toplamış yüreğin Mescid-i Haram mabedinde misket karası gözlerine yaslanıp yeşil cennete sona eren bir tren yolculuğu başladı yine Sirkecide iki gözüm ertelenmiş, zamanın çeyiz sandığında kalmış nice yarınlar heybem(n)de saatin tik takı kiralık katilliğe soyunuyor, hicran bakiyesinde tarih sayfalarında ism-i nâzımın boylu boyunca serilirken ben Marmara’da susuzluğuma dem vuruyorum şehr-i İstanbul gel cancağızım! Hüzzam makamındaki notalardayken senli cümlelerim kum akışında bıraktım, yokluğunun yoksulluğunu müsvedde bir kağıtta İsmail’in boğazına değen bıçak bendeyken Azrail hazır yüreğin tam orta yerinde ürpertici ıslığını çalmaya niyetleniyor. cemalindeki çizgilerde ağır aksak ilerliyorum, lisanın ummanında 9:15 vapuru ve sesini çengelli iğneyle tutturuyor şah damarın(m)ı göz pınarlarımdan akan giden tuzlu suyu(n)m beni sensizliğe meyilli yârlara sürüklüyor şimdi bir iskelede martının çığlığı sessizliğin kürtajında yedi tepede vuslat filizleri yeşeriyorsa seni bende bırak şehr-i İstanbul kapama gözleri(n)mi sıvasını çektiğim yüreğimin iç kesitlerinde küçük bir kızı bir başına bırakma ellerinde geçmiş bayramdan kalma şekerleri Eminönün’de beraber koşturduğu güvercinler bile mahsunken gel etme iki gözüm şehr-i İstanbul! mim’liğim önünde eğilir, bendeniz sana yâr olmuşum Azrail siyah bir gül uzatırken bize Emirgan laleri bizim olsun cancağızım gordion 08/10/2011 |
martının çığlığı sessizliğin kürtajında
yedi tepede vuslat filizleri yeşeriyorsa
seni bende bırak şehr-i İstanbul
kapama gözleri(n)mi
sıvasını çektiğim yüreğimin iç kesitlerinde küçük bir kızı bir başına bırakma
ellerinde geçmiş bayramdan kalma şekerleri
Eminönün’de beraber koşturduğu güvercinler bile mahsunken
gel etme iki gözüm şehr-i İstanbul!
mim’liğim önünde eğilir,
bendeniz sana yâr olmuşum
Azrail siyah bir gül uzatırken bize
Emirgan laleri bizim olsun cancağızım
Duygulu güzel bir eser okudum
haz veren bir anlatımdı değerli kaleminizi kutlar
en içten saygılarımı sunarım..